21

1.1K 112 176
                                    

Hyunjin

Karşımdaki adamın gözlerinin içi gülüyordu. Ben ise ne yapacağımı bilemiyordum. İki adım geriye gittim bir adım üstüme geldi. Hızla arkamı dönerek koşmaya başlayacaktım, saçlarım arkaya doğru çekilmeseydi tabiiki. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Bu sefer gerçekten hayatım bitmişti benim için. Özellikle ona en son yaptığım şeyden sonra...

"Nereye gidiyorsun Hyunjin? Daha seninle yapacağımız işler var unuttun mu?"

Sadece yutkundum. Beni kurtaracak kimse yoktu. Hiçbir zaman da olmamıştı fakat bu sefer beni kolay kolay bırakmayacağına emindim. Minho'nun dediğine gelmiştim işte. Haklıydı fakat ben sırf ona karşı çıkmak için evden gitmiştim. En azından birkaç saati bekleyebilirdim. Bu sefer telefonum yanımdaydı evet ama gördüğü ilk anda alacağına emindim ve görmeme ihtimali yoktu. Kafasında planladığı o sapık düşünceler sayesinde illaki fark edecekti. Ama bir yolunu bulup yardım istemeliydim. Bir anda çığlık atmaya başladım.

"Yardım edin! Yalvarırım birisi yardım etsin! Lütfen!"

"Hyunjin kes sesini. Canın acısın istemiyorsan konuşma!"

Bir daha konuşacak halim kalmamıştı ki zaten. Ben bu zamana kadar her zaman her şekilde suçlu oldum. En başta da Dünya'ya gelmem bir suçtu. istenmediğim halde var olmuşum ben. Babam başından beri istemiyordu ama belki annem bir çocuğu olsun isterdi. Fakat babam gibi bir adamdan ister miydi? Hiç sanmıyorum.

Kolumdan tutup çekiştiriyordu beni, ben bunları düşünürken. Birine bir haber ulaştırmam lazımdı. Fakat bana gerçekten değer veren bir insan hiç olmamıştı. Felix benim bu durumuma karşı hiçbir şey yapamazdı. Başka arkadaşım yoktu ailem desen annem ölmüştü babam zaten beni bu adama vermek için evli olduğum halde eve gelip beni götürmüş bir adamdı. Gerçekten de kimsem yoktu. Minho'yu saymıyorum bile.

Peki gerçekten bu kadar mı sevilmez bir insandım? Bu zamana kadar bir sevgilim olmamıştı. Birden fazla arkadaşım olmamıştı. Sırdaşım olmamıştı. Beni seven bir öğretmenim bile olmamıştı. Kimsenin beni sevmek gibi bir zorunluluğu yoktu elbette fakat hiç kimsenin sevmemesi üzüyordu.

Gözümdeki yaşların ardı arkası kesilmezken bir anda etrafıma bakındım. Burası asla dışarıdan görülmeyecek bir sokak arasıydı. Çok karanlıktı ve ben karanlıktan korkardım. Hızlıca beni kendisine çekti ve dudaklarıma yapıştı. Ağzıma kan tadı gelmeye başlayınca ağzımı açmam için ısırdığını anladım. Ama ağzımı açmadım. Belki onun istediklerini yapmamam canımı daha çok yakacaktı ama kaskatı kesilmiştim taş gibiydim. Hareket edemiyordum. Kendi pantolonunu çıkardı. Elleri eşofmanımın lastiğine gitti Her ne kadar onu durdurmaya çalışsam da ellerimi tek eliyle tutup beni durdurdu ve eşofmanımı çıkardı.

Ağlama şiddetim her geçen saniye artıyordu. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Bağırmama rağmen kimse beni duymuyordu. Boynuma eğilip sert bir şekilde öpmeye başladı. Ne kadar çırpınsam da fayda etmiyordu sanki. Boynumdaki öpücükler gittikçe aşağı iniyordu. Daha sonra gözlerimin içine bakıp

"Daha fazla dayanamayacağım Hyunjin"

Dedi ve sert bir şekilde içime girdi. Yine başlamıştık. Kurtulamıyordum ne yaparsam yapayım peşimi bırakmıyordu yine eski lanet günlere dönmüştüm. Bedenimi koruyamamak beni mahvediyordu. Şu durumda yapabildiğim tek şey ağlamaktı.
Ayaklarım titriyordu, kendimi taşıyabilecek gibi hissetmiyordum gözlerim kararmıştı ve benim için herşey orada bitmişti...

Gözlerim aralandığında yüzüme güneş vuruyordu. Ayılmak için esnedim ve gerildim. Bir anda etrafıma baktığımda o ara sokakta, tek başıma, yerde yattığımı fark ettim. Kendimi tutamadan ağlamaya devam ettim...

Neurotic   HyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin