16. Bölüm

20.5K 1K 121
                                    

"Allah kahretmesin!" Çığlığa benzer bir nida firar etti boğazımdan.

"Alçin ne yapıyorsun ya?" Akgün hızlı adımlarla yanıma geldi.

"Sence ne yapıyorum?"

"Buradan bakınca canını hayli yakıyor gibisin."

"Sanane bundan?"

"Yavrum uzatma hadi." Sakin olmaya çalışıyordu ama pek beceremiyor gibiydi.

"He ben uzatıyorum yani?" Akgün derin bir nefes aldı.

"Alçin."

"Ne Alçin Alçin sabahtan beri."

"Hasbinallah."

Arkamı dönüp salatalıkları doğramaya devam ettiğimde hala sinirlerim tepemde dolaşıyordu. Akgün ile beraber kahvaltı hazırlıyorduk ve yaptığım her şeye bir kulp buluyordu.

Onu öyle soymayacaksın Alçin

Altını o kadar açmayacaksın Alçin

O öyle sıkılmaz Alçin

Elini yakacaksın Alçin

Çok tuz koydun Alçin

Hijyenik ol biraz Alçin

Yerimde söylene söylene domatesleri doğramaya başlamışken yanıma geçtiğini hissettmiştim ama dönüp bakmaya tenezzül etmemiştim. Bununla beraber elini çeneme uzattı ve hafifçe başımı kendinden yana çevirdi. Herhangi bir itirazda bulunmamıştım ama tirpliydim. Sabahtan beri kafamı ütülemişti.

"Alçin hadi güzelim, gel şu koluna bakalım."

Evet bir de bu vardı. Az önce tam da dediği gibi olmuş elimi olmasa da kolumu yakmıştım. Nasıl olduğunu dahi anlamdan olmuştu aslında, sadece tavanın altını yakıyordum.

"İyiyim, acımıyor."

"Alçin kötü yanmış bak kızarıyor gittikçe. Su toplamadan krem sürelim."

"Tamam o zaman."

Yaptığım anlık R tamamıyla korkumdandı. Eğer kolum su toplarsa bir bununla uğraşacak zamanım yoktu. Akgün'ün suratında hin bir sırıtış belirdi.

"Aferin benim güzelime." Elini çenemden çekti ve sakince başımı okşadı. Neydi bu şimdi, bu kadar güzel davranmamalıydı. Alışırdım ben, çabuk bağlanırdım ona. İlgisine doymazdım bazı zamanlar. Yapmasındı.

Yüzümdeki ani değişimi fark etmiş olmalıydı çünkü kaşları çatılmış mimikleri sorgular bir hale bürünmüştü.

"Ne oldu şimdi, iyi misin? Canın mı yandı?" Yine yapıyordu hatta sürekli yapıyordu. İlgisini ilk konuştuğumuz andan beri hiç eksik etmemişti.

"Hayır, iyiyim."

"Pek inanmadım ama neyse. Gel hadi."

İçeriye adımladığında oturma odasına girmeden önce bana dönmüştü.

"İlk yardım çantası gibi bir şey var mı?"

"Hayır, ne gereği var ki?" Umursamazlık konusunda nirvana olacak bir ses ile çıkmıştı kelimeler dilimden.

BAŞSAVCI || Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin