25

111 4 0
                                    

"evet! Allah'ım ne kadar iyi bir arkadaşım ya, gerçi yeğenim olsa da iyi olurdu"
"öyle bir şey olmayacak,yarın gidiyorum"
ikisinin de gülerken suratı düştü
"yarın mı?"dedi Asya
"evet yarın"
"yani yarın Türkiye'ye döneceksin"dedi Karel
"evet"dedim
"biraz daha kalamaz mısın?"dedi Asya
"biletim var"
"peki ne zaman tekrar buraya gelirsin?"diye sordu Asya
"kışın tekrar gelirim"
"of kışa daha çok var,ben sana baya alışmıştım"dedi Asya
"Türkiye'ye gelecek olursan bana da haber edersin"dedim
"neyse o zaman siz doya doya vakit geçirin,ben çıkayım"
Asya odadan çıkıp kapıyı kapattı
"yarın gideceğini bilmiyordum,yani bir hafta çok çabuk geçmedi mi?"
"evet öyle"
"keşke seninle Türkiye'ye gelebilsem"
"aklından bile geçirme, Türkiye'yi unut, burada kendine yeni bir sayfa açtın"
"ama o sayfada sen yoksun Eflan"
"benim olmamam daha iyi Karel"
"hayır iyi falan değil"
şaka gibi, şuan resmen ellerim titriyordu
"iyi olacak"dedim
belimden tutup kendine doğru çektiğinde alınlarımız birbirine değdi
"gitmeni istemiyorum"
beklemediğim bir anda dudaklarıma yapıştı
"gitme"deyip tekrar dudaklarımı öpmeye devam etti
dudaklarımı dudaklarından ayırdım
"çıkalım artık"dedim
belimden sıkıca tutup bana sarıldı
kalbim anında hızla atmaya başladı
kafasını boynuma gömüp boynumu öptü
"Karel"dedim durması için
o sırada telefonum çalmaya başladı
ikimizde aynı anda telefonuma doğru baktık
arayan Çağatay'dı
"kaç gündür aramalarını cevaplamıyorum,şüphelenmesin"
aramayı cevaplayıp hoparlöre aldım
"bu sefer de açmasaydın oraya gelecektim"
"çok yoğunum"
"yarın geliyorsun değil mi?"
"evet"
"bu arada doğum günün kutlu olsun sevgilim"
"sağol"
"sana bir sürprizim olucak buraya gelince"
"ne sürprizi?"
"görürsün"
"peki,ben şimdi çıkıcam yarın görüşürüz"
"görüşürüz sevgilim"
telefonu kapattım
"kim bilir ne sürprizi yapacak, saçma sapan işler"dedim
"pasta almıştır"
"böyle şeyler yaptıkça ayrılmam daha da zorlaşıyor,beni aldatmasa gerçekten sevdiğini düşünücem"
"sen ayrılma diye yapıyor işte"
derin bir nefes aldım
"doğum günümü hatırlamasını beklemiyordum"
önümüzdeki aynaya baktığımda ikimizde çok güzel görünüyorduk
"fotoğraf çekilelim, hatıra olsun"dedim
"çekilelim"
bana telefonunu uzattı ve belimden tuttu
bende kamerayı açıp duruşumu düzelttim ve fotoğrafımızı çektim
"bir tane de böyle çek"dedi ve dudaklarını yanağıma bastırdı
o öylece beklerken bende biraz gülümseyip fotoğrafımızı çektim
"bir tane de sen beni öperken çekelim"
"rujum bulaşır ama"
"olsun"
telefonu ona verdim ve dudaklarımı yanağına bastırdım
o da elini belimden ayırmadan diğer eliyle fotoğrafımızı çekti
dudaklarımı ayırdığımda rujumun izinin çıktığını gördüm ve gülmeye başladım
"bu şekilde gezer misin dışarıda?"
"gezerim"
telefonu elinden alıp kamerayı ona çevirdim
"gülümse"
kameraya doğru bakıp gülümsedi ve bende fotoğrafını çektim
"çok tatlı çıktın"
"bir tane de selfie çekelim"dedi ve telefonu elimden aldı
ikimizde kameraya bakarak gülümsedik
Karel birkaç tane fotoğrafımızı çekti
"hadi artık gidelim"
birlikte odadan çıkıp merdivenlerden indik
"ay maşallah size" Yeliz teyze gurulu bir anne gibi bize bakıyordu
"babaanne Eflan yarın Türkiye'ye dönecek"dedi Asya
"aaaa"
"biz yemeğe çıkıyoruz geç geliriz"dedi Karel
"tamam oğlum çıkın"
birlikte evden çıktık
"üstü açık arabaya binsek üşür müsün?"
BU NASIL BİR İNCELİKTİ BÖYLE!
"yok ya sıcak hava"
anahtarla üstü açık siyah BMW'nin kapılarını açtı
o şoför koltuğuna,bende yanındaki koltuğa oturdum
"rahat mısın?"diye sordu
"rahatım"
arabayı çalıştırdı ve yola çıktı
yaklaşık 35-40 dakika sonra bir binanın önünde arabayı durdurdu
"burası neresi?"diye sordum
"görüceksin şimdi"
kemerini açıp arabadan indikten sonra kapımı açıp inmemi bekledi
bende kemerimi açıp arabadan indim
birlikte binaya girdik
bina korkutucu derecede yüksekti ve asansörü yoktu
merdivenleri çıkarken daha 4.katta yorulmaya başlamıştım
merdivenin demir korkuluğuna tutunurken birden kendimi Karel'in kucağında buldum
"buna gerçekten ihtiyacım vardı"dedim ve kollarımı boynuna sardım

sonunda merdivenler bitince önümüze cam bir kapı çıktı
Karel kapıyı açtığında gördüğüm manzara karşısında nefesim kesildi
İtalya'nın inanılmaz güzel yapıları tam karşımızdaydı
güneşin batarken ki turuncu ve pembe karışımı ise manzarayı daha da estetik gösteriyordu
burası binanın terasıydı
"annemin öğrenciyken oturduğu binaymış burası"dedi Karel
burada ayrıca birde iki tane karşılıklı sandalye ve bir masa vardı
masanın üzerinde ise yemekler ve kırmızı şarap şişesi vardı
"annemin bu terasta bir sürü resmi vardı, geçenlerde albümleri karıştırıyorduk anneannemle,tabi o zaman buradaki binaların yarısından çoğu yokmuş, resimlerde görünce benimde hoşuma gitti,anneanemde bu binayı bana tarif etti,sen gelmeden önce burada takılıyordum,seni de getirmek istedim"
"burası gerçekten çok güzel"
"bu binada kimse oturmuyor,bomboş"
"neden?"
"muhtemelen fazla eski ve asansörsüz olmasından dolayı"
şarap şişesini açıp kadehlere doldurdu
"iyi ki restauranta götürmedin beni, burayı gerçekten çok beğendim"
"seni bu elbisenle hayatta restauranta götürmem,İtalyan adamların ne kadar sapık olduğunu bilmiyorsun"
bu konuyu belli ki asla kapatmayacaktı
"ama çok yakışmadı mı?"dedim
"sorunda bu ya,çok yakıştı"
gülümsedim ve resmen salak gibi utanarak kafamı önüme eğdim
hareketlerime anlam veremiyordum

masaya baktığımda kızarmış et, spagetti ve patates kızartması olduğunu görmüştüm
"bu yemekleri nereden buldun?"
"seninle sevişeceğimizi hesaba katamadığım için maalesef ki yemekleri sipariş etmek zorunda kaldım,normalde kendim yapacaktım"
"ne yapacaktın peki?"
"düşünmedim"
"peki benimle seviştiğine -yani buna sevişmekte denemez ama- herneyse pişman mısın?"dedim
vereceği cevaptan korkuyordum
ya pişmanım derse
"pişmanım"
bu cevabıyla karnıma ağrı girmişti
"odada devam etmediğimize pişmanım"dedi ve şarabından bir yudum aldı
derin bir nefes alıp titreyen ellerimle kadehi elime aldım ve bir yudum alıp bıraktım
"peki sen?"dedi
"kesinlikle değilim ama bence de odada devam edebilirdik"

bu cümleyi kurar kurmaz ağzıma et parçasını attım

"sence sevgilinin sürprizi ne?"

'sevgilinin' dediğinde aklıma Çağatay'ın gelmesi biraz uzun sürmüştü
hatta Çağatay'dan önce aklıma Karel gelmişti ve az daha 'yine mi sürprizin var?' diye soracaktım
ALLAH'TAN BÖYLE BİR ŞEY YAPMAMIŞTIM ŞÜKÜRLER OLSUN!
"hiçbir fikrim yok"dedim
"ondan ayrılacaksın değil mi?"
"eğer seni bilmediğinden emin olursam ilk fırsatta ayrılacağım"
"o kadar zeki olamaz,beni değil de sadece senin onu aldattığını tahmin etmiş olabilir"
"hayır Çağatay gerçekten çok zeki biri, korkutucu derecede,ona yalan söyleyemiyorum çünkü anlıyor"
"bu yalan söylememiş hâlin mi?"
"bu yalan sayılmaz, sonuçta ben ona 'seni aldatmadım' ya da 'Karel'in nerede olduğunu bilmiyorum' gibi bir şey söylemedim"
"gerçeği saklamakta bir yalandır"
"aman yalansa yalan, sonuçta şuanlık anlamamış gibi, zaten yarın döneceğim için sorgulamaz, asıl yarın da dönmeseydim işler baya karışırdı"
"ya ondan ayrılamazsan?"
"o zaman tam anlamıyla boku yemiş olurum"
"oraya gittiğinde görüşür müyüz peki?"
"ne olur ne olmaz diye Asya'yı ararım,ondan konuşuruz"
"tamam"

ikimizde birkaç dakika konuşmayıp yemeklerimize odaklandık
ben kadehimdeki şarabı bitirdikçe Karel yenisini ekliyordu

"bu kadarı yeterli, yarın başın ağrımasın"dedi
"son bir tane daha içeyim"
"son ama"

'he he' der gibi kafamı salladım

kadehime biraz daha şarap ekledi

"memelerin dikkatimi dağıtıyor"
"yapacak bir şey yok"dedim ve kadehi dudaklarıma götürdüm
"yapacak çok şey var da neyse"
"neymiş?"
"uçak vaktin gelene kadar hiç durmadan sevişmek gibi, misal veriyorum"
bir insanın heyecandan dudakları bile titrer miydi?
benim titriyordu işte
belli olmasın diye şaraptan bir yudum daha aldım
"keşke gitmesen"
"neden?"
"sana alıştım,benim hayatımda ne hiç arkadaşım oldu,ne flörtüm,ne sevgilim,ne de öpüştüğün bir kız ama sanki den bunların hepsiymişsin gibi"
"beni sevgilin olarak mı görüyorsun"
"göremiyorum,senin sevgilin olduğu gerçeği suratıma bir tokat gibi çarpıyor"

gitmeden önce yapmam gereken bir şey vardı
gitmeden önce söylemem gereken çok önemli bir şey vardı

"görevim seni tutuklamaktı Karel ama ben sana çoktan aşık oldum." dedim

bir polis tutuklaması gereken katile aşık olabilir miydi?
sırf onun için her şeyi göze alabilir miydi?
ben almıştım,Karel için her şeyi göze almıştım...

"ben hep sana aşıktım Eflan..." dedi

TUTSAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin