Her günüm cehennemdi artık. Jisung um yoktu yaşıyor mu yoksa bir ölümü bilmiyordum bunu bilememek beni yiyip bitiriyordu.Bütün zamanım karakollarda geçiyordu jisungdan bir iz varmı diye koşuşturup duruyordum. Artık eskisi kadar jisungun günlüğünü okumuyordum çünkü biliyorum ki eğer okursam pişmanlık hissi beni yok edecekti.
Hiç bir ümidim olmayarak han teyzeyi aradım iyi olup olmadığını sormak için.
"Han teyze nasılsın"
"Minho oğlum..."
"Ne oldu han teyze niye ağlıyorsun?"
"Polisler orman da terk edilmiş bir fabrika bulmuşlar belki jisung orada dır diye bakmaya gittiler"
"Ne benim niye haberim yok"
"Aceleyle çıktıkların dan eminim"
"Peki tamam kapatıyorum han teyze iyi ol"
Telefonu hemen kapatıp oda dan aceleyle aşağıya bir yandan da ceketimi giyerek indim. Bizimkilerin hepsi de kendi alemindeydi yüksek bir sesle bağırdım.
"Polisler bir yer bulmuş gidiyoruz hadi"
Hepsi ilk önce şaşkınlıkla bana baktı daha sonra da aceleyle yerlerinden kalktı. Arabaya doğru yürüdük arabayı bu sefer ben sürecektim.
Arabayı sürmeye başlamadan önce Jin hyungu aradım."Hyung"
"Biliyorum konumu istiyorsun ama şu an acelemiz var sana hemen atacağım"
Diyip telefonu kapatmıştı bi kaç dakika bekledikten sonra konum telefonuma gelmişti hemen konumu açıp arabayı hızla sürmeye başladım.
O kadar hızlı sürüyordum ki arabada ki herkes bir sağa bir sola doğru sendeliyordu.Benim ise şu an bu umurumda değildi tek yaptığım yola bakıp hızla sürmeye devam etmekti.
Bir orman yoluna girmiştik fakat ben hâlâ hızlı sürüyordum sağım da oturan chan yavaş sürmem gerektiğini söylüyordu ancak ben onu duymuyor gibiydim ne dediğini kavrıyamıyordum bile.Önümde ki polis arabalarını görmem ile ani fren yapıp arabayı durdurdum ve hemen arabadan indim.
Karşıma baktığımda kocaman bir fabrika vardı çok Eskimişe benziyordu fabrikanın bazı köşelerinde çatlaklar vardı etrafın da ise kocaman sarmaşıklar.Polisleri şu an asla dinleyecek durumda değildim bu yüzden sarmaşıkları aşıp hemen fabrikanın içine girdim. Fabrikanın içinde beni binlerce iğneler, garip şişeler ve içinde ki garip sıvılar, bir sürü olan makinalar. Arkamda ki sese doğru döndüğüm de aceleyle Polisler içeriye giriyordu belli ki onlar da ben gibi gördükleri karşısında şaşkına dönmüştü.
Son olarak gelen kişiler ise bizimkiler di onların da herkes gibi dili tutulmuştu bir polis tam adım atacağı sırada Jin hyung hızlıca bağırdı.
"Sakın haraket etmeyin kırdığımız en ufak şey bizi zehirliyebilir şimdi gidip herkese maske ve eldiven getireceğim sakın haraket etmeyin"
Diyerek dışarıya çıktı ben ise etrafı incelemeye devam ettim ayağımın altında garip bir şey hissetmem ile hemen oraya döndüm.
İğrenç bir şeye basmıştım kanlı bir şeydi bu.İçeriye Jin hyungun girdiğini görmem ile hemen ona seslendim.
"Buraya baksanız iyi olur"
Diyip adımımı geriye attım ve bastığım şeyin açığa çıkmasını sağladım.
Herkes iğrenir bir şekilde bakmıştı.
Jin hyung hemen maskesini ve eldivenini takıp ilerledi. Elinde ki cımbıza benzer şey ile garip şeye dokundu. Dokunduğu an haraket etmişti.
Jeongin iğrenir bir ses çıkarıp siper ederek konuşmuştu bana ve Jin hyunga doğru.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Strength | Minsung
FanfictionÖzgürlüğe açılan o kapıya ulaşmamda en çok yardım eden kişi eski sevgilim Lee Minho'ydu