XVIII

200 26 6
                                        


Günler geçmişti ancak ne o garip şeyden bir haber vardı nede başka bir şeyden bu canımı o kadar sıkıyordu ki duvarlar üstüme geliyor gibi his ediyordum. En sonunda yataktan kalkıp aşağıya indim ve bizimkilere seslendim.

"Ben dışarıda biraz dolaşıcam siz keyfinize bakın"

"Çok geç kalma minho"

"Tamam"

Anahtarımı ve ceketimi alıp evden çıktım. Sokaklarda müzik dinleyerek dolaniyordum müziğin sesi kısık olduğu için arkamdan gelen ses ile duraksadım. Arkama döndüğüm de kimse yoktu. Kimseyi göremeyince geri önüme döndüm yürümeye devam edeceğim sırada kafamda his ettiğim acı ve gözlerimin kararması ile bayılmıştım.

Gözlerimi açtığım da kapkaranlık bir odadaydım kapının nerede olduğu bile gözükmüyordu etrafa şaşkın şaşkın bakarken kapı açılmıştı adam gelip kolumu tuttu ve beni küçük beyazlarla kaplı bir odaya getirdi. Sandalye ye oturtup bir iğneyi koluma batırmaya çalışmıştı hemen koluna vurup iğnenin yere düşmesini sağladım. Adam dişlerini sıkıp çenemi tuttu ve konuştu.

"Bana bak çocuk burada olan şeylere karşı gelirsen yaşıyamazssın kendine sahip çık"

Diyip çenemi sertçe geri bıraktı ve bir iğne daha çıkarıp koluma sapladı. Ne olduğuna anlam veremiyordum her şey den önce neredeydim ben.

Kolumu tekrar tutup karanlık odaya fırlattı.
Sadece karanlığı izleyip duruyordum gözlerim acıyordu artık. en sonunda duvara yaslanıp uyuya kalmıştım. Kalktığım da her yer hâlâ karanlıktı.
Kapının acılması ve aydınlığın odaya girmesi ile gözlerim kamaştı adam yine kolumu tutup beni bir yere götürmeye başladı. Artık gerçekten kolumu his etmiyordum.
Beni yine dün getirdikleri beyazlarla kaplı odaya getirip koluma iğneyi batırdı bu iğneyi yediğim de başım dönüyor ve midem feci bulanıyordu. Karşımda ki adam midemin kötü olduğunu fark edince kolumdan tutup çöp kovasının oraya götürdü.  Midemi boşaltıp derin nefesler aldıktan sonra ayağıya kalktım.

Yine ve yine kolumu tutup karanlık odaya geldim. Cebimde his ettiğim şey ile elimi cebime koydum.
Beynimi sikeyim tabi ya cebim de telefona bağlı saatim vardı. Bir ümit ile saati açmaya başladım tam istediğim gibi açılmıştı. Hemen Jin hyungu aradım.

"Hyung"

"Minho! Neredesin sen"

"Öncelikle lütfen bağırma beni bir yere getirdiler kim bilmiyorum ama iki gündür bi iğne vurup duruyorlar kurtar beni buradan"

"Cidden tam da korktuğum şey oldu"

"Hey korktuğun şey neydi"

"Şu avm de kadını bayıltmaya çalışan adam-"

Tam o sırada saatin şarjı bitmişti evet tam zamanı gerçekten. Ayrıca avm de ki adam ne alaka kafam ciddi anlamda çok karışmıştı.

Nereye gelmiştim? Bunlar kimdi? O adam ne alakaydı? O iğne neyin nesiydi? Ve bir sürü soru daha.

Sadece duvarı izliyordum yapacak başka hiç bir şeyim yoktu. Bizimkiler şu an ne yapıyordu?
Umarım çok endişelenmemişlerdir.
Jisungu kaybetmişken bir de beni kaybetmeye katlanabileceklermiydi?
Felix konusunda çok endişeleniyordum diğerlerine göre sevdiklerini kaybetmekten en çok korkan kişi.

Seneler önce kuzeninin ölümünü öğrendiğinde o kadar çok ağlamıştı ki jisung, ben ve diğerleri iyi olması için çok çaba göstermiştik.
Yine de her şeye rağmen intihar girişiminde bulunmuştu.

O kadar zor dönemler geçirmiştim ama her seferinde ailem dediğim kişiler yanımdaydı ailem olmadı belki ama canım dan çok sevdiğim kardeşim dediğim insanlar ve sevdiğim adam yanımdaydı.

Şimdi yalnızdım. Yalnızlıktan korkmam demek isterdim ama deli gibi korkuyorum. Çok korkuyorum ya kardeşlerim de giderse diye sevdiğim adam gitmiş ken bir de onlar giderse ne yapacaktım?

Böyle zamanlar da abim bana hep "bütün dünya sana sırtını dönse bile ben varım abicim, bedenim olmasa ruhum ile gelir yine öperim o güzel yanakların dan" derdi sahi den şimdi yanımdamısın abi en güzel aşkın ile mutlumusun abi.

Cennetten bir fulya çiçeği koparıp veriyormusun sevdiğine. Ölümle bile olsa kavuşabilirmiyim bende sevdiğime, sen gibi abi. Yanıma geliyormusun öpüyormusun o güzel yanaklarımdan beni. Annem ve babam ile buluştun mu orada mutlumusun abi?

Şimdi bu duvarlar ile baş başayım yalnız his ediyorum abi. Dilerim sen yalnız değilsin dir orada sevdiğin ile güzelsin dir değilmi. En güzel aşıklar abim ve sevdiğiydi benim için.

Bunları düşünürken kafamı duvara yaslayıp gözlerim den akan yaş ile beraber uyuya kalmıştım. Uyuya kalmadan önce de göz yaşımın üstünde bir öpücük his etmiştim.

Geri uyandığım da yanı başım da bir fulya çiçeği vardı. İlk başta şaşırsam da gülümsedim abim ve sevdiği vermişti bunu bana. Tutamamıştım göz  yaşlarımı. Cennetten bir fulya çiçeği. Çiçeği alıp kokladığım da jisung gibi kokuyordu.

Neydi bu jisung ile kavuşacağımın bir işareti mi. Teşekkür ederim en güzel aşıklar. Yalnız değildim işte abim vardı yanım da ruhuyla yanımdaydı tutmuştu sözünü.

İçeriye giren adam ile çiçeği eski yatağın altına koydum. Kolumdan çekiştirilmesiyle yürümeye başladım bu sefer beyazlarla kaplı odaya götürülmüyordum beni kocaman ve için de bir sürü kişinin olduğu yere doğru fırlatıldım burada ki herkesin kolun da iğne izi vardı.

Etrafa bakıldığımda bazıları kenarda oturmuş duvara  bakıyor bazıları bir köşede bir pet şişeye odaklanmış oturuyordu.

Yürümeye başlayıp diğer insanlara bakmaya başladım. Herkes perişan bir haldeydi. Ortada durup ilk önce önüme baktım herkes ben gibi etrafı inceliyordu. Soluma döndüğüm de ağlayan kişiler vardı. Sağıma döndüğüm de oturmuş duvarı izleyenler vardı. Arkama döndüğüm de ise.
Bir kaç kişinin ardın da nefes nefese etrafa bakan biri vardı daha dikkatli baktığım da ise.
Jisungtu bu.
Sevdiğim adamdı . Senelerdir yüzüne hasret kaldığım adamdı.

Sadece baktım ona. hasret kaldığım dudaklarına, yüzüne, saçlarına baktım.
Gök yüzünde ki en güzel yıldız gibi parlıyordu.
Oda beni görmüştü işte tanımıştı beni.
Mektubun da yazdığı gibi binlerce kişinin arasından yine bulmuştu beni.

Koca bir oda da sadece onun gözleri benim nefesimi keskinleştirdi. Bekledim, aradım ve buldum gökyüzün de ki en güzel yıldızımı buldum.
Gece oldum ve buldum.

Mutluluğum duvarları delip geçecekti oracıkta.
Kalbim gülümsedi benim o an.
Karşımda sanki ağaçlar, denizler ve dünyanın en güzel manzarası var gibi baktım yıldızıma, jisunguma.

Bütün özlemim doldu ve orada birikti.

Teşekkür ederim en güzel aşıklar. Cennetten olan fulya çiçeğini değil sevdiğim adamı bana getirdiğiniz için. Teşekkür ederim abi beni yalnız bırakmadığın için. Teşekkür ederim yıldızım bir yıldız olarak orada parladığın için.

Gözlerim den yaşlar firar etti. Bu sefer yalnızlıktan da üzüntüden de değildi bu sefer sevdiğim adamın gözlerini gördüğüm için firar etti göz yaşlarım.

Ve koştum o kocaman göz yüzün de bu sefer jisungumu kayıp etmemek için koştum ve yıldızımı yakaladım. Dokunduğum gibi ellerim alev aldı kokusu fulya çiçeği gibiydi işte jisungum du bu benim.

Ağlıyordum ve ağlıyordum mutluluktan kalbim yerinden çıkıyordu gözlerimiz birbirini bulmuştu jisungum ile.

Birinin gülümsediğini his ettim o an bu ne jisung du nede bendim bu en güzel aşıklar dı. Abim ve onun güzel sevgilisiydi cennetin en güzel fulya çiçeğinin yanında gülümsüyorlardı.



____________________________________________________

Sonunda minsungu kavuşturdummm

Strength | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin