İki gündür hastanedeydik. Jisung hiçbirimizle konuşmamıştı biliyordum konuşmak için ilk olarak yaşadığı şeylerin ağırlığını üstünden kaldırması gerekiyordu. Ben ise elimden gelenin daha fazlasını yapıp benim söylediklerime cevap vermese bile her gün saatlerce onunla konuşuyordum.
Annesi de jisung ile kalıyordu abisi akşama kadar kalıp sonra gidiyordu. Bizimkiler ise her gün gelip her şeyin yolunda olup olmadığına bakıyordu. Bugün ise jin hyung beni karakola gelmem gerektiği konusunda ısrar ediyordu ancak ben jisungu bırakıp hiç bir yere gelemeyeceğimi söyledim. Gidemezdim bir yere yıllar boyunca jisungu yalnız bıraktım şimdi asla bırakamazdım.
Kris wu yu öldürmemden sorumlu tutulmamıştım çünkü hem jin hyung yardım etmiş hem de zaten hak ettiği yere gittiği için kimse konunun çok üstüne gitmemişti.
Han teyzeyi biraz dinlenmesi için hastane kantinine kahve içmesi için gönderdikten sonra jisung un yanına oturdum ve her zaman ki gibi konuşmaya başladım.
"Jisung ayrıldığımız zaman hani mutlu gözüküyorum ya asla öyle değildim biliyormusun o günün gecesi gözlerim görmeyene kadar ağlamıştım. Bizimkiler destek olmaya çalışıyordu izin vermiyordum ama yine okulda mutlu gözükmeye çalıştım öyle değildim işte çok salaktım mutsuzluğumu en çokta sana göstermek istemiyordum. Güçsüz sanılmaktan çok korkuyorum jisung ama öyleyim işte seni bırakıp gittim gurur zannedip üzgünlüğümü gizledim bunların hepsi korku yüzünden o zamanlar korkuyordum ve şimdi de korkuyorum sana bir şey olacak diye çok korkuyorum elim ayağıma giriyor. Bizi bırakıp gidersin diye çok korkuyorum kalbim atıyor ama o kadar stresli ve korkuluyum ki bazen gerçekten Durmuş gibi hissediyorum. Uyku bile haram oldu seni o kadar çok seviyorum ki uyurken rüyalarımdasın uyanıkken aklımda. Bir türlü çıkmıyorsun çıkmanı da istemiyorum. Şimşeklerle dolu kafamın içinde güneşi açıyormuşsun gibi his ettiriyor bu bana. Nolur jisung güçlü kal yaşadığın onca şeyden sonra senden bunu hemen beklemiyorum fakat ben yanındayım ölsem bile yanında olacağım yeminim olsun senin yanında olacağım.
Eğer ölürsem aklımda ki sen ile beraber ile öleceğim."Gözleri dolmuştu jisung un anlayamıyordum ona yağmur çok yakışıyordu ancak sel olmasın dan korkuyordum.
Hayat çok acımasızdı ailemden olanı abimi almıştı, jisung un bedenini benden uzaklaştırdı yetmemiş jisung un ruhunu almaya çalışmıştı.
han teyzenin geldiğini görünce göz yaşlarımı sildim ve derin bir nefes alıp oda dan çıktım. hava almam gerektiğini his edince hastane bahçesine doğru ilerlemeye başladım.
bahçede ki bankı görünce hemen oturdum. ve sadece etrafı seyrettim. düşünmek istemiyordum bu benim midemi bulandırıyordu. sağ tarafım da olan ağaçları seyretmek için döndüğüm de ağacın arkasın da bir silüet gördüm ancak hayal gördüğümü düşünerek aldırış etmedim.
ayağıya kalktığım da aynı ağacın arkasın da birini daha gördüm. ağacın oraya doğru hızla yürümeye başladım. ancak ağacın arkasın da ki karanlıklara bürünmüş adam hızla koşmaya başlamıştı tam arkasın dan koşacağım sırada han teyzenin seslendiğini duydum.
"minho oğlum jisung seni istiyor"
"geliyorum han teyze"
diyerek adamı boşverip jisung un odasına doğru yürümeye başladım. odaya girdiğim de jisung biraz farklı bakıyordu. yüzünde bir duygu vardı fakat bunun ne olduğunu anlayamıyacağım kadar gizli tutuyordu.
"özür dilerim minho"
"neden özür diliyorsun jisung?"
jisung un yanına doğru gidip ona sımsıkı sarıldım. jisung ise ağlamaktan konuşamıyordu hissediyordum tam şu an yaşadığı onca şey göz yaşlarıyla beraber kollarım dan akıp gidiyordu.
bende çok şey yaşamıştım fakat jisung kadar cesaretli olup dökemiyordum göz yaşlarımı. yıllarca vaktimi jisungsuz geçirmiştim bu bir nevi ölümdü. fakat ortada bedenen olarak ölen biri yoktu. bedenen de çok yara görmüştük ancak ruhumuz artık olanlara dayanamamış kurallara aykırı bir şey yapıp bedenimizi terk etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Strength | Minsung
FanfictionÖzgürlüğe açılan o kapıya ulaşmamda en çok yardım eden kişi eski sevgilim Lee Minho'ydu