İlk tuğlayı yıkmak

4.7K 484 334
                                    

SELAM! 3K'yı geçmişiz ÇOK GÜZELL!! ben de böyle sık sık bölüm atmak istiyorum artık, hem bir de taekookun yakınlaştıkları bölümlere geldik ya, süperrr

Fazla uzatmak istemiyorum, iyi okumalar!

***

Jeon Jungkook

Başımın üzerinde hafif sert öpücükler hissetmemle gözlerimi araladım. Ne zaman uyumuştum? Öpüştükten sonra başımı göğsüne koymuştum en son onun, daha sonra... Dalmış olmalıydım.

Öpüştükten sonra mı? Tanrım onunla öpüşmüştük, ÖPÜŞMÜŞTÜK? Ben demiştim, ben istemiştim, şuan söylediğim şey yüzünden utanıyordum ancak... Hayatımın en güzel dakikalarını geçirmiştim onunla. Bay Kim ile, hayır, Taehyung ile. Buna da yavaş yavaş alışacaktım sanırım, daha şimdiden garip gelmemeye başlamıştı bile ismiyle hitap ediyor olmak.

Ayrıca, dünün yaralarını neredeyse tamamen sarmıştı. Bilemiyorum, belki çok kolay kabullendim gibi gelebilir ancak bir insanı kardeşinin ölümüyle burun buruna olduğu bir dakikada söylediği şeylerden, hele ki deli gibi pişmansa, sorumlu tutmak yanlıştı bana göre. 

Hem öpmüştü beni, çok güzel öpmüştü hem de. İlk defa öpmüştü biri beni, ilk defa sarılmış, ilk defa biri sıcacık etmişti içimi.

Seni asla öğrencim olarak görmedim, demişti... Daha ne isterdim ki? Fazlasını istemek arsızlık olmaz mıydı?

Neredeyse 3 saniye süren bu düşünme ve ayılma faslımdan sonra, başımı göğsüyle temasını kesmeden yukarı çevirdim ve çenesinin altından gözlerimi kırpıştırdım ona. Çarpık bir gülümseme yerleştirdi yüzüne ve saçlarımı elleriyle yanlara attı, derin sesini duydum sonra.

"Uyandırmak istememiştim ancak neredeyse 4 saattir uyuyorsun ve ellerin gitgide beni daha çok endişelendiriyor, Jungkook. Artık pansuman yapmalıyız, tamam mı?"

Endişeyle ve şokla konuştum, "4 Saat mi? 4 saattir böylece oturdun mu yani, aman tanrım Taehyung çok özür dil-"

Ne olduğunu anlayamayacağım kadar hızla dudaklarını dudaklarıma bastırıp hemen geri çekildi, susturdu beni. "Özür dilememelisin, 4 saat boyunca film izler gibi izledim güzelliğini. Çok güzelsin Jungkook, fazla güzelsin sen..."

Programlanmış gibi hızlıca cevapladım, "Ben güzel değilim."

Yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve dudaklarımız arasında milimler varken fısıldadı kırmızılarıma, "Haddinden fazla güzelsin."

Daha sonra bir şey dememe kalmadan ben kucağındayken ayağa kalktı ve ilerleyip amerikan mutfağa girdi, bacaklarımı hızla beline doladım. Ortada bir ada tezgah vardı, sanırım burayı masa olarak kullanıyordu. Beni onun önüne getirdi ve belimden tutarak oraya yerleştirdi. "Bekle."

Ardından arkasını döndü ve dolapları karıştırmaya başladı. O kadar çok dolap vardı ki, yerini hatırlaması anormal olurdu diye düşündüm. Burası biraz fazla büyüktü...

Sonunda bir dolaptan ilkyardım çantasını bulup karşıma sandalye çekti. Şimdi benden birazcık kısa kalmıştı. Sağ elimi aldı ve gazlı bez olduğunu düşündüğüm beze bir sıvı dökerek yarayı temizlemeye başladı. Bu canımı acıtmamıştı, rahattım. Sadece elime konsantre olmuş yüzüne odaklanmış, kusursuz çehresini gözlerimle öpüyordum. Haddinden fazla güzel olan oydu ve ben frenim boşalmışçasına ona çekiliyordum. 

Aşk böyle bir şey miydi?

Daha sonra aynı işlemi diğer elime de yaptı. Eline çantadan bir krem aldı ve arkasını taramaya başladı gözleriyle. Odada sadece derin nefes alışverişlerimizin sesi vardı. Daha sonra doğru krem olduğuna karar vermiş olacak ki kapağını açtı yavaşça. Bu esnada tedirginlikle bakışlarını benimkilerle buluşturup konuştu.

Look at Me | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin