SELAM KİZCELERİMMM BEN GELDİMM 🥹!!!
Bu bolum basta HRRRR olucaz, yarisindan sonra da yumus yumus, yani sizi yine bipolar edicemmm :)))
(Cok kotu bi insanim ama sizi seviyorum yani.)
NEYSE, BUGUN KONUSUCAK COK SEY BULAMİYORUM. BUGUN DE SİZ ANLATİN BAKALİM SİZİNLE KONUSALİM, NASİL GİDİYO HMMM?
O zamann, bolume gecelimm, OYLAR VERİLDİYSE...
İYİ OKUMALARRR!!!
***
Kapıyı omuzumla tüm gücümü vererek parçaladım ve karşılaştığım manzara sonucunda sinir ve öfkeden ellerimin hareketlerini kontrol edemeyecek hale geldim.
Bebeğim bana dönük bir sandalyede bağlıydı, ve Lee de iğrenç ellerini onun kalçasına yerleştirmiş, yüzünü boynuna kapatmıştı. Jungkook benden tarafa, boş duvara bakıyordu ama belli ki görmüyordu, sadece gözleri açıktı ve boş duvara kocaman açılmış bomboş gözleriyle hipnoz olmuş gibi bakıyor, tek bir kez kırpmadan kabullenmişlikle, çaresizce yaşlar akıtıyordu.
"DOKUNMA ONA OROSPU ÇOCUĞU! ÇEK ELİNİ BENİM KÜÇÜĞÜMÜN ÜZERİNDEN!"
Benim bağırmamla arka kapılar da son hızla kırılmış ve işareti alan adamlarım içeriye girip silahlarını bizden sayıca çok daha az olan adamlara doğrultmuştu. Birkaç saniye içerisinde de, sayıca üç katları olmamız ve onları hazırlıksız bir anda yakalamamız sebebiyle yarısının silahı bile olmadığı için, karşı taraf teslim olmuş ve ellerini havaya kaldırmışlardı. Silahları olanlarsa, Lee'nin baş işaretiyle yere bırakmıştı. Onları tamamen hazırlıksız yakalamıştık, çünkü gücümün farkında değildi ve bulmama imkan bile vermemişti.
Şimdi ise bu tedbirsizliği eceli olacaktı.
Panik içinde Jungkook'a baktığımda, üzerindeki piçin ondan uzaklaşmış ve ellerini kaldırıp bana dönük bir şekilde teslim olmuş olmasına rağmen, onun hala aynı pozisyonda durduğunu gördüm. Hala o duvara bomboş bakıyor, hala ağlıyor ve hala bedeni titriyor, hatta sarsılıyordu.
Silahımı belime takarak, adamlarımın tüm düşmanlara silah doğrulttuğuna ve karşı tarafın tamamen silahsız kaldığına emin olduktan sonra, koşarak Jungkook'un yanına gittim, omuzlarını kavradım ve önüne diz çöktüm. Şuan bulunduğumuz ortam önemli değildi, Lee veya onun peşindeki orospu çocukları önemli değildi. Sadece o ve ben vardık.
"Jungkook, ben geldim. Ben geldim sevgilim, bana bak haydi. Jungkook ne olursun bana bak!"
Biraz daha yakınına girdiğimde, kendi kendine bir şeyler mırıldandığını fark ettim ve düşmanları yere çöktürerek kilitledikleri için ses çıkartan adamlarıma seslendim,
"Bir saniye sessiz olun!"
Hepsi hareketlerini kısa sürelik durdurduğunda ve yerde sürüklenen silahın o metalik sesleri anında kesildiğinde, onun sesine ulaşabildim.
"Dokunmasın, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, istemiyorum, kirletmeyin beni, hayır..."
"Güzelim, kimsenin seni kirletmesine izin vermeyeceğim. Tamam mı? Bak haydi gözlerime, Taehyung ben, sevgilin, kurtarmaya geldim seni. Hani güçlü kalacaktık? Bak haydi gözlerime bebeğim."
Bu dediklerim üzerine yavaşça bana çevirdi gözlerini, uykudan uyanırcasına gözlerine can geldi ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
"T-taehyung..."
Hemen uzanıp cebimden çıkarttığım çakı tarzındaki ufak bıçakla arkasındaki ve ayağındaki halatları çözdüm. Yüzü kanlar içerisindeydi, bu kalbimi tekletiyor ve öfkemi körüklüyordu. Bedeni hala krizde gibi titriyordu ve hala ağlıyordu. Onu hızlıca kucağıma aldım, bir kolumu ensesinin altına yerleştirdim ve diğerini de diz içlerine koydum. Kucağımda küçücük olup savunmasızca göğüsüme sığındı ve gözlerini kapattı. Ben de arkamı döndüm, kendi ekibimde en yetkili kişiye el işaretimle hepsinin öldürülmesini emrettim. Jungkook'un bunları duymasını istemiyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Look at Me | taekook
Fanfiction"Güzelliğinden mahrum etmesene insanlığı, belki gözlerini görür de ibret alır, çiçekler açtırır bu kirli dünya.."