19. Bölüm - Ruh

1K 90 156
                                    

Müzik: We Sink - Of Monsters and Men

Öncelikle, iyi okumalar dilerim. Satır aralarına bırakacağınız yorumlarla bu yazarı mutlu edebilirsiniz ♥️

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Paul bir kurt adamdı.

Ya da onun gibi bir şey.

Başka kurt adamlar da var ve onlardan biri de kardeşim Jacob. Anladığım kadarıyla bu, çok uzun zamandır peşimizden gelen bir tür sihir ve tahmin ettiğim kadarıyla da dışarıdan pek sakin görünen kasabamızdaki gariplikler bununla sınırlı değil. Kurt adam takımı kasabayı bilmediğim bir tehlikeden koruyor ve bazılarımız da tüm gizemlerin arasında tamamen sıradan, günlük yaşamlarımıza devam ediyoruz.

Hepsinden de önemlisi, çok özel bir şeyin parçasıyım. Ben bir Quileute'im. Sıra dışı tarihimizi baştan sona öğrenmek için harika bir fırsat bu. Efsaneler, masallar, mitler... Onların gerçek olmadığını düşünür ve içten içe gerçek olmalarını isteriz. Bense onlardan birinin içine düşmüştüm.

O gece heyecandan uyuyamadım.

Olanlara hala inanamıyordum, gözlerimle görmeme rağmen. Tabi eskisinden farklı olarak, artık korkunç bir gerçekle karşı karşıya olduğumu düşünmüyordum; yeni bakış açım daha iyimser ve oldukça meraklıydı. İçim içime sığmıyordu. Kendimi dizginlemesem soluğu Paul'un kapısının önünde alacaktım çünkü her şeyi bilmek istiyordum ve yalnızca o bana her şeyi anlatırdı.

Paul'e minnettardım, bana doğru attığı her adım için ve beni bu dünyaya çektiği için. Nasıl şikayetçi olabilirdim ki? İlk kez, hayatım boyunca hayalini kurduğum vahşi bir güzelliğin içerisinde, kendimi olduğum yere tamamen ait hissediyordum ve ilk kez, kalbimi tamamen sarmalayan çok ama çok hoş bir hissin pençesinde sevgimi paylaşmak konusunda tamamen özgür, cömert, hatta istekliydim. Bunda gördüğüm rüyanın nasıl bir etkisi olduğunu bilmiyordum ama onunla ilgili duygularımın evrildiğini hissedebiliyordum. Sanki benim için güvenli olduğunu bildiğim bir tarlada dilediğimce serpilmeyi bekliyordum, koşmayı, yuvarlanmayı, haykırmayı. Hiç şüphesiz, duygularımın sesi çok daha coşkuluydu artık; içimden taşmak için tamamen istekli, pervasız ve biraz da arsız.

Jacob konusunu da eskisi kadar kafama takmıyordum. Onu düşününce canım sıkılıyordu ama neticesinde onun yerinde olup vicdan azabı çekmek de vardı, en azından içim rahat olduğu için hissettiğim huzursuzluk keyfimi tamamıyla alıp götüremiyordu. Kardeşimi çok seviyordum, onun tarafından ne kadar incitilsem de ama düşüncelerine ve duygularına karşı eskisi kadar duyarlı değildim, hepsi bu.

Zor da olsa uyuyabildim ve gün aymaya başladığında da camıma vuran bir tıkırtıyla gözlerimi açtım. Gün doğumunun loş aydınlığı odamın bir kısmını aydınlatmıştı. Gözlerimi ovuşturup yatakta hareket ettiğim esnada bir şey yine camıma çarptı. Kaşlarımı düşürdüm ve aklımdaki tahminler doğrultusunda meraklı bir gülümsemeyle pencereye ilerledim, dışarı baktım.

KURT VE KUZGUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin