Müzik: I Miss You - Red Roses Black
***
***
İki insan nasıl olacağını görmek için bir ilişkiye başladığında bu, çetin bir yolculuğa çıkmaya benzer. Elbette böyle bir yolculukta bedel ödemek de gerekir. Kulağa pek hoş gelmez çünkü genelde sevginin karşılıksız olduğuna inandırılırız. Fantezi dünyasından çıkıp gerçek bir ilişkinin içine düşen herkes, bunun hiç de doğru olmadığını öğrenir.
Öğrenerek anlar ve anlayarak sever.
Gerçek sevgi budur; bir fanusun içindeki el değmemiş o muhteşem kar manzarası değildir, kusurludur, bazen harikadır bazen de berbat. Bazen güneş açar, bazen de yağmur yağar ve tentenin altına sığınsan bile eninde sonunda dışarı çıkıp ıslanmak zorunda kalırsın.
Paul'e güvenmiştim; herkes onu saatli bir bomba gibi görürken ben, yanında, yakınında durmaktan hiç çekinmedim. Kendini kontrol edebileceğine inandım. Benim için o, mükemmeldi. Birlikteyken biz, söylenenlerin aksini kanıtlayabilecek kadar iyiydik; onun tabiriyle, mükemmel bir şekilde tuhaftık... Bana zarar veremeyeceğine inanıyordum; sanki bu, onun elindeymiş gibi.
Oysa bazen sevgi bile olacak olanın önüne geçemez.
Onun ne kadar çok çabaladığını, üzerindeki baskıyla nasıl da mücadele ettiğini görememiştim. Elinden geleni yaptığını bilirken bazen elinden hiçbir şey gelmeyeceğini anlayamamıştım. Jacob'ın haklı olduğu bir nokta varsa, o da buydu; Paul bir kurt adamdı ve bir noktada, derinlerde bir yerde, ilkel bir yırtıcının vahşi dürtülerini taşıyordu. Bu, onun genetiğinde vardı. Karışık bir DNA'nın muhtemel sonucuydu.
Ve dışa vurulmayan her şey, eninde sonunda katlanıp kocaman bir dağ olur. Paul konusunda kendimi suçladım çünkü Jacob'ın yaptıklarını sineye çekmesinin sebebi bendim. Dönüşümünü engellediğinde buna çok sevindim, oysa belki de henüz hazır değildi. Ufak adımlarla başlaması gerekirken onu muhtemelen dünya üzerindeki en nefret ettiği insanla, Jacob'la karşı karşıya getirmiştim, defalarca.
Ya da Jacob bir şekilde karşımıza çıkmıştı. Önemli değildi çünkü ne olursa olsun, Paul'un arkasını kollamam gerekirdi, tıpkı onun benim için yaptığı gibi.
Üstesinden gelebilmesini istiyordum; oysa tek yaptığım daha çok büyüyene dek öfkesini gizli tutmasına yardım etmekti.
Sonunda, o dönüştü; ben de karşısında korkuyla titredim.
Kalbini nasıl da kırdığımı düşündükçe mideme berbat bir sancı giriyordu.
Sanki her şeyin önce güzel sonra berbat gitmesi gerektiğine dair bir kanun vardı da biz dibe doğru sürüklenme kısmında takılı kalmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT VE KUZGUN
WerewolfPaul Lahote, küçüklüğünden beri tanıdığı kuzgun saçlı kıza olan ilgisini hiçbir zaman anlamlandıramamıştı; ta ki bir kurtadama dönüşüp ona mühürlenene kadar. Quileute kabilesi, Efsaneler, Kurtlar ve Mühür.