Jisung ile çıkmamızın üzerinden birkaç ay geçmişti. Sınavlarımız bitmiş, o büte kalmıştı, dinlenme zamanındaydık artık. O büte kaldığı için sinir ve stresten her şeye sarar olmuştu.
Başlarda çekingen, konuşamayan ve tatlı Jisung birden kabak çiçeği gibi açılıvermişti. Aşırı agresif, stresli ve sinirliydi. En ufak şeyde laf sokuyor, en ufak şeyi büyütüyordu. Pireyi deve yapmakta üstüne yoktu. Tıpkı şu an olduğu gibi.
Akşam yemeğinden sonra sınavların bitimi şerefine ben, Chan, Changbin ve Yeonjun dışarı çıkmıştık. Ani ve plansızdı. Chan fikri atmış, yanındaki Changbin onaylamış, ben davet edilmiştim ve Yeonjun sonradan katılmıştı.
Hep beraber gayet sade bir ortamda birer bira içip nehrin oralarda yürüme kararı almıştık. Aniden ortaya atılan bir şeydi ve ben geri çeviremezdim. Hep beraber bir yere oturup birer ikişer bira içerken o an Jisung aklımın ucundan dahi geçmemiş ve ben kendimi ortama kaptırmıştım. Koyu bir sohbet dönüyordu.
"Changbin sizin sınıfa yeni gelen şu çocuk var ya sonra o daldı konuya. Ama ne dalmak görmeliydin. Beni bir ara tanıştır onunla."
"Hallederiz oğlum sen de bizim gibi taştan çıkart ekmeğini. Bak kaptım mis gibi çocuğu."
Yeonjun ısrarla Changbin'in sınıfına gelen çocuktan bahsederken merakla onları dinliyordum. Soobin denen o çocuk ve hukuk fakültesi öğrencilerinden birisinin kavgasını anlatıyordu. Gizemli takılan bir çocuktu ve ister istemez herkes onu merak ediyordu.
Sohbet sohbeti açmış ve saatler geçmişti. İçtikten sonra nehir kenarındaki çimenlere oturmuştuk. Derken telefonum çalmıştı. Jisung görüntülü arıyordu. Artık neredeyse üç günde bir böyle aramaya başlamıştı. Müsait oldukça açıyordum. Telefon kapanınca mesaj yazdım.
minho
Çocuklarla dışarı çıkmıştım
Bir şey mi oldu?jisung
Bana hiç söylemedin
Keşke bir haber verseydinminho
Çıktık işte öyle davet ettiklerinde bir şey diyemedim
Bir sorun yok değil mi?jisung
Anladım Minho
Yok sorun
GörüşürüzKısa mesajlaşmanın ardından telefonu bırakıp sohbete geri dönmüştüm. Canı sıkıldığı için aradığını düşünüp boş verdim.
Sonraki sabah Hyunjin ve Felix bize geldiğinde Jisung da arkalarından gelmişti. İsteyerek gelmekten çok sürüklenmiş ifadesi vardı yüzünde. Kapıdan geçerken yüzüme bile bakmamıştı, başı eğikti.
Chan, Changbin, Hyunjin ve Felix salonda oturup konuşurken ben de odama geçmiştim. Jisung'u çağırdığımda peşimden gelmesiyle kapıyı kapatıp üstümü değiştirmeye başladım.
Bıcır bıcır olan Jisung suskundu. İç çekip duruyordu ve kollarını bağlamış bir şekilde yere bakıyordu.
"Jisung bir sorun mu var?"
"Hayır."
Kısa cevap verip kestirip atması sinirlerimi bozmuştu. Geçiştirilmeyi sevmezdim ve ben de yapısal olarak sinirli bir insandım. Aptal da değildim.
"Bir sorun var işte söyle bana. Kızmışsın bir şeye belli."
Ellerine baktığımda onun da sinirlediğini anlamak zor değildi. Ne zaman sinirlense ellerinin üstündeki damarlar kendini fazasıyla belli ederdi.
