Telefonuma gelen mesajla hocaya çaktırmadan mesaja baktım. Jisung bana sadece bir nokta atmıştı dediğim gibi. Ama birden durup düşündüm. Bilmiyordum ki mektup neredeydi?
Telefonu bırakıp neredeyse biten fizik dersime odaklandım. Gıcık bir hocaydı ve devam zorunluluğu olmasa bile yine de geliyordum öğrenmek için. En ufak bir şeyde dersten atmaktan hiç çekinmiyordu.
Biten dersimle kütüphaneye çıktım. Dört kat çıkıp nefes nefese kalınca biraz soluklandım. Okulun asansörü olsa bile klostrofobim buna izin vermiyordu. Dinlenince sessizce kütüphanedeki raflarda gezdim. Elimle koymuş gibi bulmuştum lacivert kitabı. Elime aldığımda hemen anlamıştım içinde bir şey vardı.
Bir başka zarf.
Beklemeden çantama atıp kitabı yerine bıraktım ve kütüphaneden çıktım. hızlı adımlarla metroya geldiğimde sessizce binip gideceğim yere doğru yola çıktım. Lanet metroda hiçbir şekilde telefon çekmiyordu. Yolum uzundu.
Zarfı dikkatlice açıp içindeki kağıda baktım. Yapacak şey yoktu ve en iyi seçeneğim buydu.
'Tekrar merhaba Minho. Yırtmanı ve umursamamanı beklediğim mektubumu yırtmamışsın. Cevap bile verdin bana. Evet kağıt kalemleri seviyorum. Pek arkadaşım olmadı bu zamana kadar bu yüzden zamanımı gerekli gereksiz bir sürü şey yazarak geçiririm. Diğer zamanlar başım çatlayacak gibi hissettiğim için yazmadan duramıyorum. Kendimden bahsetmemi istedin ama çok detay veremeyecek gibiyim. Senden biraz kısayım. Çelimsiz duran bacaklara ve ona zıt bir vücuda sahibim. Daha fazla ayrıntı yok. Yoksa tanırsın. Hazır değilim henüz. En sevdiğim renkler siyah ve yeşil. Yemek ayırt etmem. Hayvanları severim hatta evimizde bir köpeğim vardı. Çiçeklere alerjim var, ama en sevdiğim çiçek kasımpatı. Diğeri de orkide. Çalışmayı çok severim, pinekleyemem pek. Evden çıkmasam bile hep çalışırım. Farklı bölümlerdeyiz. Kitap kurduyumdur deli gibi kitap okurum. Ayrıca müziğe de düşkünüm. Seninle dalga geçmek gibi bir amacım da yok. Beni fazla takma. Sadece asosyal, kitap kurdu, yemek yapmayı ve yemeyi seven bir çocuktan fazlası değilim. Eğer ki bana sormak istediğin şeyler varsa bu şekilde cevaplayacağım. Minho diyorum sana ama benden bir yaş büyüksün bunun ayrıntısını vereyim sana. Daha 18 yaşıma girdim. Senin 19 olduğunu biliyorum ama. Şimdi gitmeliyim Minho. Ev arkadaşım hasta ve ona bakıyorum. Mesajını bekliyor olacağım.'
Okuduğum mektupla son durağa geldiğimi fark edip hızlıca indim. Otobüsün gelmesiyle koşturup yetiştiğimde kendimi en arkaya attım. Bu kez yolum kısaydı istesem yürürdüm bile. Sadece bayır çıkmak istemiyordum.
Kısa yolculuktan sonra odama girip yatağıma kurulduğumda telefonu çıkarttım. Kulaklıklarımı takıp yemekten önce hızlıca Jisung'a yazdım.
minho
Mektubu yırtmam için bir sebep yoktu Jisung neden bunu düşündün?
Cevap vermem için de sebep yoktu aslında ama içimden geldi verdim işte
Ev arkadaşına üzüldüm bu arada umarım iyileşir benim ev arkadaşım gibi baş belası olmasın da
Üst dönemim Chan'la kalıyorum ve tam bir piç sürekli sevgilisini eve atıyor sesten uyuyamıyorum
Çiçeklere alerjin var ama seviyorsun bir insan neden canını yakan şeyi sever ki?
Seni aklımda tam canlandıramadım çok zıt oranların var gibi duruyor ben sırf bacaktan falan oluşuyorum
Chan beni çoğunlukla yastık olarak kullanıyor çok yumuşak diyor
Kitapları ben de severim hayvanları da öyle hatta evimde üç kedim var benim
Yemek yapmayı sevdiğini söyledin gel kapışalım beni geçemezsin bahse varım ama dene şansını
Renkler konusunda ben de siyahı severim ama beyaz ve siyah daha cazip zıtlıkları severim
Okuduğun kitap türlerini ve müzikle nasıl uğraştığını bilmek isterim ayrıca küçükmüşsün benden hyung demen gerekmez mi?
En azından ne zaman doğduğunu söylersin bana herhalde"Minho!"
"Ne var?!"
"Yemek hazır gel artık!"
Chan'ın bağırmasıyla telefonumu bir kenara bıraktım. Açtım ve okulda yememiştim. Bu gece bizimle değildi Changbin. Rahat bir nefes aldım.
Changbin, Chan'ın sevgilisiydi ve sürekli takıştığım birisiydi. Benimle uğraşmaktan ayrı zevk alırdı ama ay farkıyla büyük olduğum için büyüklük taslamaktan hiç geri durmazdım. Dilimin kemiği yoktu.
Yemeği yerken yarına yetiştireceğim ödevi düşünüyordum. Kol kadar çizim vermişlerdi ve ben nasıl yetiştireceğimi bilmiyordum. Chan sadece tavsiye veriyordu ama gel gör ki kendisi de kalmıştı teknik resim dersinden.
Hızlıca sofrayı toplayıp odama çekildim, Chan da odasında programlama ödevini halletmek üzere kayboldu.
Birinci sınıfken ölüyordum yorgunluktan ama bunun daha üç senesi vardı. Ya seve seve ya da başka yöntemlerle bitecekti bu okul.
Aklıma gelen şeyle telefonu elime alıp Jisung'a mesaj attım.
minho
Söylesene Jisung sen benim bölümümü biliyorsun ayrıca aynı kampüsteyiz
Senin bölümün ne?
Merak etme seni bulmaya çalışmayacağım meraktan soruyorumMektubunda cevap verir miydi emin olamayaraktan mesaj attım. Dediğim gibi soruşturmayacaktım sonuçta kendi bir şekilde çıkardı karşıma.
Ayrıca benimle dalga geçmediğini de söylemişti.