Felix, Jisung ve ben yataklarda oturup bakışıyorduk. Hyunjin'in tuvaletten gelmesini beklerken Jisung koluma girip hafifçe yaklaştı. Nihayet geldiğinde konuşmaya başlayabilirdik. Karşı yataktaki Felix ellerini beline koydu.
"Aşk olsun ya Jisung. Sen bana diyordun ne söylemedin diye bak ben diyorum şimdi. Ne söylemedin bana? Bir gün evde kalmayalım dedik sen çocuğu yürütmüşsün."
"Felix sen de sizi bastığımız şekilde basmışsın gibi anlatıyorsun ama. Romantik bir andı o."
Hyunjin tek kaşını kaldırıp gülmüştü.
"Minho bilmiyoruz sanki seni. Önüne gelenle flörtleşiyorsun ağzın boş durmuyor ki. Herkese yürüyorsun resmen."
Jisung kolumu bırakıp biraz yana kayınca garipseyerek baktım ona. Ne olmuştu ki şimdi?
"Felix kapatalım konuyu. Bir şey olmamıştı zaten. Hadi kızma sen de bana barışalım. Küs kalmana bir şey demezdim ama havamda değilim pek."
Felix başını salladığında herkes artık yatalım demişti. Jisung'la yatmak isteyecektim ama Felix benden önce davranıp koca yatağa yatmıştı bile. İstersek koltukta, istersek de onun yatağında yatabileceğimizi söylemişti. Biz de Hyunjin'le beraber yatağa geçip küçücük yere sıkış tepiş yattık. Yeni uyunsam da uykum vardı. Bu yüzden hiçbir şeyi aldırmadan yatıp uyudum.
Sabahsa hiç huyum olmamasına rağmen fısıltı seslerine uyanmıştım. Neredeyse üstümde olan Hyunjin'den çok sol tarafımızda kalan yatakta ikilinin fısıldaşmaları uyandırmıştı beni. Gözümü açmadan o ikisini dinlemeye başladım.
"Minho ile ne oldu sonra?"
"Dediğim gibi başka bir şey olmadı. Siz geldiniz sonra."
"Ne yapmayı düşünüyorsun peki?"
"Bir şey düşünmüyorum Felix. Hiçbir şey düşünmüyorum ve düşünmek istemiyorum çünkü haksız olduğumu biliyorum. Ben onun için sadece mektuplar yazan ve ondan hoşlanan biriyim o kadar. Bana o cümleleri söyledi ama içinden gelerek mi yoksa anın etkisiyle mi söyledi emin olamıyorum."
"Sen de haklısın ama yapma böyle. Evet farklısın ama Minho bunu dert edip yadırgayacak birisi gibi durmuyor. Jeongin bana onun sadece aşırı dik kafalı durduğunu anlattı. Küçük bir sürtüşmeleri mi ne olmuş o kadar. Size tek sorun senin gereksiz dobralığın ve onun dik kafalılığı olur gibi. Sevilmeyecek insan değilsin Jis. Kendine haksızlık etme."
Küçük bir hıçkırık ve burun çekme sesi duydum hemen ardından. Hyunjin kış uykusunda uyur gibi uyuduğu için bir şey anlamazdı ama ben artık uykulu halimden de ayılmıştım.
"Felix bilmiyorum ben gerçekten. Sadece sıradan olmak istiyorum."
"Sıradan olsaydın eğer sen, sen olmazdın. Jisung değil ve başka biri olurdun. Bu yüzden bu konuyu bir daha açma."
Telefonumun çalmasıyla yerimden sıçradım. Hafta sonu olduğu için annem arıyor olmalıydı.
Felix yatağın yanına gelerek elime telefonu verdiğinde annemle iyi olduğum ve harçlığım olduğu konusunda kısa bir konuşma yapmış, notlarımla ilgili birkaç yalan söyleyip kapatmıştık. Notlarımla ilgili iyi olan şeyleri söyleyip kötüler hakkında da pembe yalanlar uyduruyordum.
Ne zaman çıktığını bilmediğim Jisung odaya girdiğinde yüzü ıslaktı, yıkamıştı. Gözleri ve burnu ben ağladım derken o ilk karşılaşmamızın çekingenliğiyle hareket ediyordu. Giysilerini alıp banyoya geçtiğinde Felix yattığım yatağın kenarına oturdu.
"Jisung biraz üzgün."
"Neden?"
"Hyunjin gece önüne gelenle flört ettiğini söylediği için ya ben geçici bir hevessem korkusu yaşıyor."