Ders bitiminde beni beklemesi için Chan'a mesaj atmıştım. Beş dakika beklemesini istemiştim ve o da beni onaylamış arabada beklemeye başlamıştı.
Hızlıca kütüphaneye çıktığımda orada bir şey bulamamış olmanın verdiği hisle hızlıca beş katı koşturarak indim. Dersi işlediğimiz yere geldiğimde titreyen ellerimle ceketimin cebinden anahtarlarımı çıkarttım. Neden bilmiyordum, heyecanlanmıştım.
Açtığım çekmeceden kenarı kıvrılmış ve zorla sokulduğu belli olan zarfı alıp gülümseyerek ceketimin iç cebine soktum. Sadece bir kağıt olmadığı kalınlığından anlaşılıyordu. Jisung bana birden fazla kağıt yazmıştı.
Koşar adımlarla binadan çıkıp Chan'ın arabasına doğru ilerlediğimde yüzümde silinmemiş gülümsemem vardı.
"Ne o lan aşık mı oldun?"
"Kes sesini salak."
Bana güldüğünde camdan dışarı sırıtarak bakıyordum. Neden gülümsediğimi ben de bilmiyordum. Ama gülümsüyordum işte. Tıpkı o sınıfta çekmeceyi açarken heyecanlanmamın sebebini bilmediğim gibi.
Bakışlarım camdan süzülen yağmur damlalarında ve kampüsün diğer öğrencilerindeydi. Herkes bir yerlere koşuşturuyor, şemsiyesi olanlar sakince yürüyordu.
Yine görmüştüm. Sarışın çocuk yine oradaydı. Yanında kendisinden daha kısa bir çocukla beraber yağmurun altında yürüyorlardı. Yanlarından yavaşça geçerken ışıklarda durmamızla göz göze gelmiştik.
Sarışın olanla değil, onun yanındaki kahverengi çocukla gözlerimiz birkaç saniyeliğine buluşmuştu. Sincap gibi yanakları ve büyük gözleri vardı. Saçımdan dolayı gözleri takılmış olmalıydı.
Chan'ın tekrar gaza basmasıyla göz temasımız kesilmişti. Çok da düşünmemiştim, aklım iç cebimde bulunan mektuptaydı çünkü. Bir an evvel eve gitmek ve Jisung'un yazdıklarını okumak istiyordum. Çok sürmeden gelmiştik zaten eve.
Chan'ı es geçerek arabadan indim ve dış kapıyı açtım. Merdivenleri birer ikişer çıkarken anahtarlıkta evin anahtarını alıp o kapıyı da açmıştım. Ayakkabıları işime geldiği gibi atıp bilgisayar çantamı girişin yanındaki sandalyeye bıraktım.
"Chan ben odamdayım. Dünden kalan yemekler vardı açsan. Olmadı eve söyleriz."
"Oğlum ne yemeği lan? Ben ödevden sıçmaya vakit bulamıyorum."
Chan'ın dediğine gülüp odama geçmiştim. İkinci sınıf olmak istemediğime karar vermiştim kesinlikle. Normalde az uykuyla bile yetinen, dört saate falan razı olan Chan, uykusuzluktan şikayetçiydi. Uyku ile sorunum yoktu ama bazı zamanlar günün yarısı uyusam bile yetmiyordu.
Her şeyi boş verip iç cebimdeki mektubu çıkarttım. Bir hayli kalındı. Bana yazmadığı süre biriktirmiş olabilirdi.
'Selam. Biraz geç döndüm galiba ama üzgünüm. Her şeyi cevapladıktan sonra nedenini açıklayacağım sana. Ama ondan önce demek istediğim diğer şey şu. Öteki kağıtta yazdığım bir şarkının sözleri var. Adı Alien ve benim için gerçekten değerli bir şarkı. Umarım beğenirsin.'
Diğer kağıda baktım. Başında dediği gibi Alien yazıyordu. Daha sonra okumak için onu tekrar katlayıp yatağın diğer ucuna koydum.
'Düşünce yapın olmak istediğim kişi gibi Minho. İçinde ne yaşadığını elbet bilemem ama bunu göstermiyorsun kimseye. Gösteriyorsan bile dediğim gibi ben bilemem bunu. Ama kendimi başarılı olarak görüyorum bu konuda. Yani beni hiç tanımayan birisi göremez omzumdaki yükleri, hatta tanıyanlar da göremiyor ama bu sıkıntı değil. Benim sorunum galiba bu nokta, fazla anlam yüklüyorum. Bu mektubun şimdiden çok uzun olacağını hissediyorum. Umarım okurken sıkılmazsın. Ellerini sevmediğini nasıl söylersin Minho? Ben uzaktan görüyorum ellerini, tutamadığım için avuç içlerim kaşınıyor. Tutarsam diye hayal kurduğumda da ellerim terliyor. Sakin kalması gereken kalbimi fethettiğin için mutluyum. Bu kişi başkası olsun istemezdim. Açık sözlülüğüme bakma sakın. Klavye delikanlısı dedikleri şey bende kağıt için geçerli oluyor. Yazdığım şarkıyı söylemeyecek olmak mı? Üzüldüm. Beraber söylemek isterdim seninle bazı şarkıları ama senin yanında küçük bir mum ışığı gibi kalırım. Gündüz vakti mumla aydınlanmak gibi olur bu. Anlamsız ve bir o kadar saçma. Söylediklerime şaşırıyor musun gerçekten Minho? Kalbime iyi gelmedi o mesaj. Elimi ayağımı titrettin. Kitabı senin gözünden okumayı isterdim Minho, gerçekten. Senin gözünden belki daha güzel olurdu okumak. Ama merak ettiğim bir şey var. Senin gözünden ben güzel görünür müyüm ki?'