"Neden İksan'a geldiniz?" diye sordu Junghwan. Kafasını tüm bu olumsuz düşüncelerden uzak tutmak istiyordu.
Doyoung "Bir arkadaşımı ziyarete gelmiştim." diye cevap verdi. "Hastaymış... Neyse ki ben gelince bir şeyi kalmadı. Peki, ya sen?"
"Memleketim."
"İksan çocukları yakışıklı derken yalan söylemiyorlarmış demek..."
Junghwan daha ne kadar kızarabileceğini merak etti. Yolculuk boyunca birbirleriyle konuştular. Konu dönüp dolaşıp sözde parkta karşılaştıkları ana denk geldi.
"Arkadaşların kimdiler?" diye sordu Doyoung.
"Hangileri? Ne zaman?"
"Geçen parkta beraber dolaştığın arkadaşların..."
"Şeyy..." Junghwan buna ne cevap vereceğini bilemedi. O gün ne yaşandığına dair hiçbir şey hatırlamıyordu. Kimlerle gittiğini, ne konuştuklarını, kimlerle karşılaştıklarını... Hiçbirini!
"Biri Jeongwoo'ydu." dedi. Jeongwoo'nun söylediğine göre Haruto'yla beraber üçü kesinlikle oradaydılar. Yanlarında başka biri var mıydı, hatırlamıyordu.
"Şu esmer tenli olan. O da İksanlı. Bir de uzun boylusu, yakışıklı olanı, var. Haruto o da."
"Diğeri peki?"
Diğeri kimdi? Dört kişi mi gitmişlerdi parka? Kafasını biraz zorladı.
"İyi misin?" diye sordu Doyoung. "Kıpkırmızı oldun. Terliyorsun da, hava soğuk ama..."
"Y- yok, iyiyim ben... Sadece hafızam biraz zayıf... Sizinle karşılaştığım günü hatırlamaya çalışıyorum... Zihnime hiçbir şey gelmiyor..."
"Hastalığın mı var?"
"Ne?"
"Bazı insanlar var, bir hastalık türü yüzünden hafızaları çoğu şeyi siler. Hatırlamazlar bile, bazen hastalık o kadar çok ilerler ki mesela oturma odasına ne için ya da ne zaman geldiğini hatırlamazsın... Bazen annenle babanın kim olduklarını bile unutursun."
Doyoung'un bu söyledikleri Junghwan'ı epey huzursuz etti. Böyle bir şey mümkün müydü? Eğer hasta olsaydı hissederdi ya da bir şekilde bilirdi... Mutlaka çevresinden biri fark ederdi.
"Yok, benimki basit şeyler. Öyle bir hastalığım olsaydı notaları aklımda tutamazdım herhalde!"
Doyoung sırıttı. "Haklısın. Sağlıklı görünüyorsun zaten. Ama biraz gevşemelisin, yüzün hâlâ domates gibi."
"Şey... Bana o gün parkta neler olduğunu anlatabilir misiniz?"
"Tabii ki... Uzun bir yolculuktan gelmiştim ve midem bulanıyordu. Arabadan inip bir parkta banka oturdum. O esnada-"
Otobüs durmuştu. Seul'e varmışlardı. Doyoung'un hikayesi yarım kaldı böylece, Junghwan da o gün neler olduğunu öğrenemedi...
Bagajdan çantasını çıkarıp ünlü kemancıya el salladı. Doyoung da ona. Gitmeden önce "Seni yarışmada görmek isterim Junghwanie! Dört gözle bekleyeceğim!" dedikten hemen sonra aralarına giren kalabalığın arasında yok oldu. Junghwan, yarışma kelimesini duyduğu an karnına ağrılar girer gibi oldu. Katılmayı düşünmüyordu... Vazgeçmişti... Ama Doyoung onun ve Asahi'nin yarıştığını görmek istiyordu. Yapabilir miydi? Asahi'yle şehirler arası müsabakaya kadar gidebilir miydi?
Normalde ertesi gün gelmesi gerekiyordu ama arkadaşlarına sürpriz yapmak istemişti. Bir gün erkenden biletini almış ve otobüse atlamıştı. Şimdi yurda gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest | TREASURE | Dohwan
Fanfiction"Keşke seni de diğer her şey gibi unutabilseydim, hayatımın o büyük boşluğunun bir parçası olmanı dilerdim." ✉⏤͟͟͞͞☆ 𝑯𝒂𝒓𝒖𝒔𝒅𝒊𝒂𝒓𝒚