15. Bölüm: Oyunculukla Kaçırılan Şans

38 16 72
                                    

Günün ilk teneffüsünde kalbi ağzında atan Junghwan yelkovan ve akrebin her hareketinde daralıyormuş gibi hissediyordu. Sanki zaman, hareket ettikçe nefes almasını da zorlaştırıyordu.

Haruto ve Jeongwoo yine tartışıyorlardı. Junghwan'ın anladığı kadarıyla Woo'nun ailesi herhangi bir dine inanmadıkları için, böyle iman konusunda hiçbir fikir sahibi değildi ve dinine bağlı Haruto da onu doğru yola getirecek öğütler verip duruyordu. Zorladığı söylenemezdi ama söz konusu din olduğu zaman hemen ciddi bir role büründüğü su götürmez bir gerçekti.

"Bak... İman, kalpten gelir dostum." diyordu Haruto. "İçindeki sesi takip et, o seni doğru yola götürecektir..."

"Delil göster, Haruto?" dedi Jeongwoo. "Mesela Tanrı'nın varlığına ilişkin bir delil?"

Haruto, arkadaşının kafasına vurdu yavaşça. "Bak, bu bir delil."

Jeongwoo ters ters baktı. "Dalga mı geçiyorsun?!"

"Yo, ciddiyim. Elimi kaldırıp sana vurmam bile bir mucize yani! Nefes almak ne kadar basit bir eylem, dimi? Nefessiz kalınca ölmüyor muyuz? Nefes almak bir mucize. Bu hayattaki her şey bir mucize!"

"Anlamıyorum..."

"İman ettikçe anlayacaksın, Woo."

"Onu iman etmeye zorlayamazsın, Haruto." diyerek elinde kurabiye paketiyle oturdu yerine Mashiho. Paketini açıp hepsine tek tek ikram etti.

Haruto bir damla çikolatalı kurabiye alırken "Zorlamıyorum, gerçekleri anlatıyorum." dedi.

Junghwan kurabiye almadı. Kendini hiçbir şey yiyemeyecek kadar kötü hissediyordu. Ya başaramazsa? Ya unutursa notaları? Ya sahnede heyecandan tüm performansı mahvederse?

"Hava almak istiyorum." diyerek kalktı. Jeongwoo'nun o geçsin diye sandalyesine yapışması gerekti.

Junghwan ellerini cebine koyup ağır adımlarla sınıftan çıktı. Çıkarken arkadaşlarının kendi aralarında fısıldaşmaya başladıklarını duyar gibi oldu ama fazla takmadı. Şu an dert etmesi gereken başka şeyler vardı. Yarışma... Okullar arası yarışta bile böylesine tedirgin oluyorsa şehirler arası yarışta kim bilir neler olurdu?

"Hey, Junghwan!" Yoshinori koşarak yanına geldi ve koluna girdi. "Nasılsın?"

Junghwan omuz silkti. Konuşmak istemiyordu pek. Mümkünse ağzını bile açmak istemiyordu. Ama Yoshi'nin yanında kalmasını istiyordu. Onun yanında kendini küçük kardeşi gibi hissediyordu.

"Heyecanlısın sanırım." dedi Yoshi. "Merak etme, ikiniz de mükemmel bir performans sergileyeceksiniz sahnede. Heyecan yapma ve kendine güven."

"Bilmiyorum-" Başına aniden giren ağrıyla Junghwan olduğu yerde kaldı. Bir an dengesini yitirir gibi oldu. Vücudu uyuşmaya başladı, Yoshi onu yakaladı hemen yerle çakışmadan.

"Hwan! İyi misin?!"

Başına saplanan ağrı hafiflerken Junghwan, insanların etrafında toplaştığını hayal meyal görür gibi oldu. Bir eliyle sıkıca büyüğüne tutunmaya çalıştı ama kuvveti pek de yerinde değildi.

"Biri öğretmen çağırsın!"

"Su getirin!"

"Neler oluyor?!"

Junghwan kendine gelmeye başladığı zaman nöbetçi öğretmenlerden birinin onu kolundan tuttuğunu fark etti. "So Junghwan, iyi misin?"

Junghwan istemsizce alnına dokundu. "İyiyim... Başım döndü sadece..."

"İyi hissetmiyorsan izin alıp eve git." dedi öğretmen.

Junghwan başını iki yana salladı. Aylarını bu yarışma için çalışmaya vermişti. Geceleri uykusundan olmuştu hep, Doyoung'dan keman dersleri almıştı, Asahi'yle saatler geçirmişti ve ufak bir baş dönmesi yüzünden geri çekilmeyecekti. Hayır! Sonuna kadar gidecekti. Madem buraya kadar mücadele etmişti...

Hayalperest | TREASURE | DohwanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin