9. Bölüm: Keman Dersi

45 17 71
                                    

Hava iyice soğumuştu ve giderek kararıyordu. Okul çıkışı öğrenciler bir an önce eve gitmek için acele ederlerken rüzgar onlara inat daha sert çarpıyordu her saniye sanki.

Jeongwoo, arkadaşının eleme turunu izledikten sonra başı ağrıdığı için izin alıp erkenden eve gitmişti. Dolayısıyla Junghwan, okul çıkışı tek başınaydı. Hırkasına sıkı sıkı sarılmış yurda yürürken beyaz, oldukça temiz ve şık duran bir araba yanında durdu.

Camlarından biri aşağı indi ve Kim Doyoung'un gülümseyen yakışıklı yüzü belirdi. "Selam Junghwan."

"Selam, Kim Doyoung." dedi Junghwan.

"Seni bırakmamı ister misin? Asahi senin yolumun üstündeki bir öğrenci yurdunda kaldığını söylemişti."

"Oh, teşekkür ederim ama ben kendim gidebilirim. Zahmet olmasın."

"Ne zahmeti? Aksine sevinirim, Asahi'nin yanına otur bakalım. Konuşuruz da azıcık."

Hava giderek daha da soğuyordu ve Junghwan, sevdiği kemancıyla gitmenin, yanında arkadaşı olmadan gitmekten çok daha iyi bir seçenek olduğuna karar verip arka koltuğa geçti.

Arabanın içi epey sıcaktı ve bu Junghwan'ın üşüyen elleriyle yüzüne iyi geldi. Doyoung'a onu bırakmayı teklif ettiği için çok teşekkür etti.

Asahi koltuğun en kenarında oturmuş, başını kapıya yaslamış, dalıp gitmiş gibiydi. O kadar rahattı ki, sanki Doyoung'la daha önce de defalarca kez yolculuk etmişti.

Şoför arabayı sürerken en önde oturan Doyoung, dikiz aynasından iki gence baktı.

"İkiniz de Eleme turunu başarıyla geçmişsiniz, tebrik ederim çocuklar."

"Teşekkürler." dedi Junghwan.

"Asahi benim öğrencim." dedi Doyoung. "Ailesiyle uzun süredir tanışıyoruz ve oğullarına keman çalmayı öğretmemi istemişlerdi. O günden beridir ona öğretiyorum. Doğuştan yetenekli çocuk."

"Vay canına... Öğretmenlik de yaptığınızı bilmiyordum. Asahi çok ustaca çalıyor, bu yüzdenmiş..."

"Sizi izlemeye geldim." dedi Doyoung. "Okul kapısının önündeydim. Bu arada Junghwan, sen de alıştıysan artık bana -ki artık alışmalısın sık sık karşılaşacağız- sizi bizi bırakalım, ne dersin? Sen bana Doyoung de, nasıl olur?"

"Şey... Bilmem ki, sorun olmazsa sizin için."

Doyoung güldü. "Haydi deneyelim, bana 'sen' demeye çalış."

"Sen nasıl istersen, Doyoung hyung."

"Hm, böyle daha iyi. Yakında hyungu da bıraktıracağım sana ama zamanı gelince..."

"Nasıl?"

"Boşver... Asahi sesin çıkmıyor, hayrola?"

Asahi gerçekten de ruh gibiydi. Bir an Junghwan onun varlığını unutmuştu. Dudaklarını neredeyse hiç kıpırdatmadan "Yorgunum." dedi Asahi.

"Eve gidince dinlen. Okullar arası yarışı kazanmak ve karşıma gelmek için güç toplamalısın." Doyoung cebinden telefonunu çıkarıp kulağına götürdü.

"Alo? Efendim?.. Benimle şu an, eve gidiyoruz... Tamam, birazdan varacağız."

Junghwan zaman geçtikçe Doyoung'la biraz daha yakınlaşıyormuş gibi hissetti. Konuşması, gülüşü, yüzü o kadar güzeldi ki... Bir anlığına, kısacık bir anlığına Asahi'ye baya imrendi. O Doyoung'dan ders alıyordu ve daha sık görüşüyorlardı. Keşke, dedi içinden. Keşke ben de onun öğrencisi olsam...

Araba kaldırımın kenarında durdu ve Asahi yorgun bir sesle iyi günler dileyerek arabadan indi. Artık Doyoung ve Junghwan baş başa sayılırlardı (Şoför olmasaydı belki).

Yine de Doyoung baya rahattı. Sakınmadan konuşuyordu. Anlaşılan çalışanlarına güveni tamdı.

"Baş başa kaldık, Hwanie."

"Şey... Evet..."

"Bir şey sorabilir miyim sana? Sormamalıyım ama her işin içerisinde mutlaka bir hile vardır... Şehirler arası müsabakaya katıldın diyelim, hangi parçayı çalacaksın?"

Junghwan başta söylese mi söylemese mi kararsız kaldı. Keman çalmaya başladığı günlerden beridir idolü olan kişiyle her kişinin her zaman elde edemeyeceği türden pek çok şans elde etmişti. Her ne kadar istese de otobüste o ders vermeyi teklif ettiğinde reddetmişti, arkadaş gibiydiler, en önemlisi... Doyoung onun müzik sınıfındaki performansını beğendiğini söylemişti! Asahi de yarışacaktı ama jürilerden biri onun öğretmeniydi... Bu durumda işler değişirdi.

"Sizi- pardon, yani... Senin bana otobüste dinlettiğin parça... Graffiti parçasını çalacağım, hyung."

"Ciddi misin?! O parça çok karamsar. Moralini yüksek ve seyircileri ayakta tutman gereken bir yarışta böyle bir parça mı çalacaksın? Sebebi vardır illaki... Neden Junghwan?"

Junghwan iç çekti. "Biraz... Aslında, bilmiyorum... Daha bugün neşeli bir parça çalmayı denedim, olmadı Doyoung hyung... Fazla heyecanlandım, tedirgindim... Hislerimi çalamadım ben o an, oysa tek istediğim hislerimi çalmaktı... Kemanın narin telleri benim duygularım, iyi olmadığım halde iyiymiş gibi davranmaya benziyor (Junghwan o an ne kadar hasta olsa da, başı sürekli dönse de gülümseyen ve zorla orada onun için duran Yoshi'yi hatırladı)... Ama ben acımı gizlemek istemiyorum, biriktirdikçe hiç istemediğim birine kusmaktan korkuyorum."

"Gelecekteki halimi düşündüm... Okullar arası yarışı da kazanıp senin, Jihoon ve Hyunsuk'un karşısına geçeceğim zaman, binlerce insanın canlı, milyonlarca kişinin de televizyondan izleyeceği bir sahnede durmak benim için o an gerçekten zor olacaktır. Canlı çalabilmemin tek nedeni hislerimi kemanla bir tutabilmem... Bunu yapamazsam konsantre olamıyorum. Beni sen anlarsın, anlıyorsun değil mi? Senin de hayatın müzikle geçti, hyung... Her şeyin... "

Doyoung bir şey söylemedi. Junghwan onun konuşmasını bekledi fakat Usta, araba yurt binasının önünde durana kadar ağzını açmadı. Junghwan dikiz aynasından Doyoung'un yansımasına baktı, yüzünü okumaya çalıştı, eğer dikiz aynası biraz daha büyük olsaydı işi daha kolay olurdu tabi...

Yurt binasının önünde durdukları zaman Junghwan teşekkür edip arabadan indi. Doyoung da arkasından indi ve bileğinden tuttu.

"Junghwan," dedi. Yüzü yarışmalarda bir yarışmacıyı eleştirirkenki hali kadar ciddi duruyordu. "Sana keman dersleri vermek istiyorum."

Bölüm sonu

Okuduğunuz için teşekkür ederim <3

Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın, Teu-byee!!💙💙

Hayalperest | TREASURE | DohwanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin