Bir çarşamba sabahı kış mevsimi sabahın köründe okula giden öğrencilere acımadan her yeri soğuğuyla sararken Junghwan ve Jeongwoo, kol kola ağızlarını bıçak açmadan okula gidiyorlardı. İkisinin de uykusu vardı çünkü dün gece Jeongwoo gördüğü bir kabustan ötürü uyuyamamış, Junghwan'ı uyandırmış ve sabaha kadar konuşarak uyumasına izin vermemişti. Sabah da zar zor kalkmışlardı.
Esneye esneye sınıfa girdiler, yan yana oturdular. Junghwan çantasının zincirini açıp İngilizce dersi için kitabını çıkardı (Matematik kitabını çıkardı).
Hemen arkasında oturan Haruto, omzunu dürttü. "Hey, ne bu haliniz?"
"Uyuyamadık gece boyu." dedi Junghwan, ardından esnedi.
Haruto kollarını göğsünde birleştirdi. "İkiniz birden mi? Ne yaptınız ki?"
"Kâbus gördüm, ürkütücüydü." dedi Jeongwoo. "Ardından uyku felci geçirdim, kendime gelince Hwan'ı uyandırdım, yanında yattım. Tabi, uyutmadım ikimizi de."
"Sırt üstü yatmamalısın, Woo. Sırt üstü yatmanın sağlıklı olmadığını söylüyor uzmanlar. Bir Felak, Nas okusaydın giderdi üstünden (Haruto'yu da imanlı yaptık, çok şükür💅🏻)."
"Abi, ezberimde değil ki. Ortaokulda Kur'an dersinden kaldım ben hep şu sureler yüzünden."
"İmanlı kardeşin sana hepsini ezberletecek."
"İnşallah abim."
Junghwan ikisinin konuşmalarına katılamayacak kadar uykuluydu. Tam kaloriferin yanında, başını duvara dayamış, gözlerini kapatacakken birinin ona seslenmesiyle oturduğu yerden irkildi.
"Günaydın, So Junghwan."
Junghwan, Jeongwoo'nun afallamış bakışlarına katılarak hemen yanında duran Hamada Asahi'ye döndü.
Pek konuşkan bir yapıya sahip olmadığı gibi garip karakteriyle bırakın sınıfın, tüm okulun dikkatini çeken ve mutlaka her hafta dedikodu sayfasında mutlaka adı geçen Hamada Asahi oldukça neşeli ve konuşkan bir yapıya sahip olan sıra arkadaşı Takata Mashiho ile, Junghwan'ın hemen önünde otururdu. Mashiho'nun konuşkan mizacına ve neşeli hareketlerine karşılık kayıtsız kalan ve nadiren cevap veren Asahi şimdi, iki senedir tek bir replik bile kurmadığı Junghwan'a "Günaydın" demişti.
Uyku, bütünüyle Junghwan'ın bedenini terk etti ve merak yerine geçti. Herhangi bir aptallık yapmamak için kendini kasarak "G- günaydın Asa- yani Hamada Asahi."
Asahi baygın bakışlarını üstünden çekmemekte kararlı gibiydi. Kayıtsız bir sesle "Katılacak mısın?" diye sordu.
O anın şokuyla Junghwan başta Asahi'nin neyden bahsettiğini anlamadı. "Efendim?"
"Yarışma diyorum, katılacak mısın?"
"Haa... Şey... Katılmayı düşünüyorum. Peki... Ya sen?"
Belki Jeongwoo ve Haruto ona, bu soruyu Asahi'ye sorduğu için salak mı bu bakışları atacaklardı ama kimsenin Asahi'nin keman çalma konusundaki yeteneği konusunda bilgisi yoktu, Junghwan hariç.
Bir keresinde müzik sınıfında unuttuğu bir eşyasını almak için giderken Junghwan, Asahi'nin okulun kemanlarından birini alıp kendi kendine çalınması en zor parçalardan birini kusursuzca çaldığında şahit olmuştu. Asahi onu fark ettiği zaman çok geçti, parçayı bitirmişti bile. Bir şey söylemeden yüzü al, çıkmıştı sınıftan.
Junghwan o günü hatırladı ve şu an ona korkusuzca bakan çocuğun cevabını bekledi. Asahi başını olumlu anlamda salladı. "Katılacağım."
Jeongwoo gözlerini açabildiği kadar açmıştı artık. Bir iki saniye ikisine de şaşkınlıkla baktıktan sonra sırıtarak Asahi'ye baktı. "Sen mi?" dedi biraz küçümser bir sesle. Junghwan bu davranışın Woo'ya yakışmadığını düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest | TREASURE | Dohwan
Fiksi Penggemar"Keşke seni de diğer her şey gibi unutabilseydim, hayatımın o büyük boşluğunun bir parçası olmanı dilerdim." ✉⏤͟͟͞͞☆ 𝑯𝒂𝒓𝒖𝒔𝒅𝒊𝒂𝒓𝒚