16. Bölüm: Mutluluk ve Direnç

41 15 75
                                    

"Lütfen... Bay Kim..." diyerek yere çömeldi Junghwan. Sonuna kadar gidecekti. Yarışmaya katılmasını Doyoung istemişti, arkadaşları teşvik etmişti. Ona çalışması için saatleri Doyoung ayarlamıştı, Asahi hep yardımcı olmuştu.

"Sizinle konuşmam gerek... Önemli." diyerek ayağa kalktı. "Baş başa..."

Doyoung gözlerini Junghwan'ınkilerden ayırmadı. Bir süre ikisi de bakıştılar. Eskiden çekinerek baktığı gözlere istikrarla bakması Junghwan için bir başarıydı. Hem de büyük bir başarı... Ne kadar kararlı olduğunu göstermek istiyordu. Asla pes etmeyip sonuna kadar gideceğini...

"Fazla zamanımız yok." dedi Doyoung. "Benimle gel, şurada konuşuruz."

Junghwan'ı bileğini tuttuğu gibi sahne arkasından çıktı ve seminer salonuna en yakın boş odaya- spor odasına girdiler.

"Ne konuşacağız?"

"Az önce... Benim başım ağrımadı." diye itirafta bulundu Junghwan. Her şeyi olduğu gibi anlattı. Rakip çocuğun onlara sataşmasını, Asahi'nin kendini savunmasını, olası bir kavgaya engel olmak için baş ağrısı numarası yapmasını... Doyoung sessizce ve dikkatle dinlemişti. O anlatmayı bitirince de başını salladı ve halinden memnun bir şekilde gülümsedi.

"Asahi çok şanslı." dedi. "Senin gibi bir arkadaşa sahip olduğu için. Ve sen de Asahi'ye sahip olduğun için şanslısın. O da seninle baya ilgileniyor..."

"E... Evet..."

"Junghwan..."

Doyoung yavaş yavaş Junghwan'ın çevresinde döndü ve tam arkasında durdu. Junghwan biraz gerilmişti. Hem yarışa az bir zaman kalmıştı hem de bomboş bir spor odasında Doyoung'la baş başaydı... Zaman daralıyordu... Giderek akıyordu ve neden hâlâ bu odada durduklarını bilmiyordu-

Doyoung kollarını Junghwan'ın beline sardı ve kendine çekti. Çenesini omzuna yasladı ve gülümsedi. "Çok iyi bir çocuksun."

Junghwan her an heyecan ve utançtan yeri boylayabilirdi. Kalbi deli gibi atmaya başlamıştı. Engel olamıyordu... Doyoung fark edecekti... Eninde sonunda neden böyle kalp çırpıntıları yaşadığını fark edecekti küçük öğrencisinin...

Junghwan yüzünün al bastığını, yavaştan terlediğini hissetti. Zaman durmuştu sanki. Sonsuza kadar onunla bu şekilde kalabilirdi, her zaman... Sonuna kadar...

"Neden ben sana her dokunduğumda kalbin böyle hızlı atıyor?" diye sordu Doyoung. "Aşıksın bana, dimi? Herkes aşık bana... Hayranım olduğunu biliyorum."

"Evet." dedi Junghwan birden. İçinden bir şey onu bunu söylemesi için dürtüklemişti. Fark etmesini istiyordu artık! Bitseydi şu iş... Doyoung bilseydi...

"Kaç yıldır fanboysun?"

Ve Doyoung'un dudaklarından dökülen bu kelimeler Junghwan'ın tüm hevesini aldı, götürdü. Bir boşluğa düşmüş gibi hissetti kendini... Doyoung onun sadece hayranı olduğunu sanmıştı... Sadece hayran... Bir anlığına onun fark ettiğini sanmıştı, cidden bir şeyler olabileceğini düşünmüştü.

"Keman çalmayı öğrendiğimden beri." dedi biraz soğuk bir sesle. Trip atmak istiyordu ama trip atarsa Doyoung onun neden böyle yaptığını merak edip derin bir sorguya çekecekti... Odasına kadar girip duvarlarda kendi posterleriyle karşılaşınca ne tepki verirdi? Belki de ders defterlerini kurcalayıp bazı sayfalarda adının yanında çizilmiş kalpleri fark edebilirdi... Hayır! Junghwan, Doyoung'u her ne kadar sevse de bu yaptığı şeyleri fark etmesini istemedi. Trip atacaktı tabi ama Doyoung bilmeyecekti. Evet... Kesinlikle en mantıklı çözüm yolu buydu.

Hayalperest | TREASURE | DohwanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin