13. Bölüm: Bir Su Meselesi

40 16 26
                                    

Bir pazartesi sabahı hava epey soğuk ve gök daha ağarmamışken okula gitmek zorunda olan öğrencilerin çoğu felsefe dersinde uykuya kalmış, ayık kalmayı başarabilen beş kişiden üçü de uykulu ve boş boş tahtaya bakıyorlardu.

Junghwan önceki gece uykusunu alabildiği için derste uyumadı tabii ama öğretmenin sesinin ninni gibi bir etkisi vardı. Bir şekilde ayık kalmış ve öğretmenin söyledikleri arasında önemli olanları not almaya başlamıştı.

Zaman çok garip şeydi doğrusu. Güzel şeyler için hemen akıp giderdi ama bir şeyin hemen bitmesini istediğinizde oldukça yavaş ilerlerdi.

Felsefe öğretmeni, uyanık kalmayı başaran üç beş öğrencisini daha fazla zorlamanın bir alemi olmadığına karar vermiş olacak ki dersin bitmesine on dakika kala serbest bıraktı.

Junghwan esnedi ve çantasından nota defterini çıkardı. Birkaç gündür Asahi'yle keman derslerinden sonra iki saat boyunca prova yapıyorlardı. Doyoung, yurt idaresini bir şekilde ikna etmeyi başarmıştı. Junghwan provaları bitince yurda gelebilecekti.

Yarışmada ezbere çalması gerektiği ve hafızası fazla güçlü olmadığı için sık sık kağıtlara bakıyor, beyin egzersizleri yapıyordu kendi kendine. İş artık öyle bir raddeye gelmişti ki şehirler arası yarışı kazanamamak bir felaket bile olabilirdi onlar için.

"So Junghwan," diyerek arkasına döndü Asahi. Göz altları çökmüştü resmen. Son birkaç gündür güçten düşmüş gibiydi ve uykulu olduğu halde tüm dersleri kaçırmadan dinleyebildiği için Junghwan içten içe hayranlık duyuyordu onun bu tutumuna.

"İyi misin?" diye sordu Asahi. Birkaç gündür hep bu soruyu soruyordu ve Junghwan nedenini çözemiyordu. Her seferinde cevabı ya "Evet" ya da "Tedirginim" oluyordu. Yarışmaya sadece bir hafta kalmıştı... Sıkı çalışmalarına rağmen yapamayacağından korkuyordu. Ya sahnede heyecanlanıp her şeyi unutursa? Ve unutursa bir daha geri dönüşü olmayacağını biliyordu.

"İyiyim, Hamada. Sen iyi misin? Uykusuz görünüyorsun."

Asahi bir gözünü kaşıdı. Elini kaldırırken Junghwan onun bileğinde bir takım çizikler olduğunu fark etti. Yeni olmuş gibiydiler ve kastiydi sanki... "Biraz uykum var."

"Bileğine ne oldu senin?"

"Bileğim mi?"

Junghwan ona yaraları gösterdi. Asahi şaşırarak baktı. Sesindeki tona da bakılırsa gerçekten kasti değildi bu. "Fark etmemişim... Bahçemizde teller var, muhtemelen onlara çarpmışımdır."

"Az kaldı." dedi Junghwan. "Heyecanlı mısın?"

Bir anda her yer karardı ve her şey bulanık bir şekilde yeniden belirmeye başladı. Görüntüler netleştikçe Junghwan'ın başına aniden saplanan ağrının şiddeti giderek artıyordu. Bir iki saniye sonra ağrı geçti, sınıf yeniden netleşti ve Asahi'nin "Hayır." deyişini duydu.

"Hayır mı?"

"Hayır, değilim."

"Ne değilsin?"

Asahi'nin uykulu ve uyuşuk halinden eser kalmamıştı. Kaşları biraz çatık bir şekilde ilgiyle ona baktı. "Bana heyecanlı mısın, diye sordun. Ben de hayır, dedim. Hatırlamıyor musun?"

"Ne- ne zaman sormuşum?"

"Birkaç saniye önce."

"Oh..." Junghwan ister istemez alnını ovdu. Neden hatırlamıyordu? Bir anda ne olmuştu öyle?

"Bay Jeon," diyerek elini kaldırdı Asahi. "So Junghwan iyi değil, lavaboya gidebilir miyiz?"

Bay Jeon başını telefonundan kaldırmadan "Gidin." dedi.

Hayalperest | TREASURE | DohwanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin