25. Bölüm: Yorgunluk

56 14 42
                                    

"Gerçekten gidecek misin?"

"Sanırım... Emin değilim."

"Junghwan, sensiz ne yaparım ben?"

"Woo, sadece farklı yerlerde yaşayacağız. Birbirimizle görüşmeye devam edeceğiz."

"Ama ben sensiz yapamam hiç..."

Keman dersinden döndükten sonra Junghwan, oda arkadaşına Doyoung'un onunla beraber yaşama teklifini anlatmıştı. Düşündüğü gibi Jeongwoo, onun yurttan gitmesini istemeyecekti çünkü eğer giderse yalnız kalacaktı. Ve yalnız kalmak Jeongwoo'yu epey korkuturdu.

Junghwan da yurdu bırakıp sevgilisiyle yaşamaya başlarsa hayatının nasıl olacağını düşünmüş, hesaplar yapmıştı. Arkadaşları ile eskisi kadar görüşemeyecekti, Jeongwoo'yu geceleri kabus gördüğü zaman avutamayacaktı, Haruto muhtemelen epey sinirlenecekti, Yoshikyu ikilisinin odalarını bastıkları günler bir daha olmayacaktı...

Ama ev konforu yurttan çok daha iyiydi. Daha rahat bir hayatı olacaktı, sevdiğiyle beraber olacaktı, belki de daha hızlı iyileşecekti. Tabi olumsuz sonuçlar olumlulardan daha fazlaydı. Jeongwoo'yu nasıl burada tek başına bırakırdı ki?

"Henüz teklifini kabul etmedim. Düşüneceğim söyledim. Kabul edeceğimden neredeyse emin ama ben burayı kolay kolay bırakabileceğimi sanmıyorum."

"Hwan, sen nasıl mutlu olacaksan öyle olsun... Bizim için seçimini-"

"Şşşt! Sizi düşünüyorum, kendimi de düşünüyorum. Sizden ayrı kalmak hoşuma gitmez asla. Burada bir sürü anım var. Ailemin kabul edeceğini hiç sanmıyorum. Tabi ailemi ikna etmesi için önce beni onunla yaşamaya ikna etmesi gerek."

"Yani... Yurtta kalmaya devam mı edeceksin?"

"Öyle görünüyor. Siz olmadan yapamam çünkü."

"Junghwan..." Jeongwoo arkadaşına sarıldı yavaşça. "Seni seviyorum..."

"Ben de seni, Jeongwoo'm..."

🎻🎻🎻

"Beden derslerinden nefret ediyorum."

"Ben bayılıyorum!"

Beden dersi kış aylarında ilk iki ders olduğu zaman hiç çekilmiyordu. Hava buz gibi olduğu ve öğretmen öğrencilerini zorla çıkarmış olduğu için, sınıfa gidemeyen Junghwan ellerini birbirine sürterek ısıtmaya çalışıyor, bir yandan da şikayet ediyordu. Sınıfa gitse kıyamet mi kopacaktı yani?

"Bazen hocanın bizimle bir derdi olduğunu düşünüyorum."

Jeongwoo ona ters ters baktı. "Saçma, adam işini yapıyor işte."

"So Junghwan," diye seslendi beden öğretmeni Bay Hwang. Junghwan irkilerek suçlu suçlu baktı. Demin söylediklerini adam duymuş olabilir miydi?

"Spor odasına gidip oradaki halkaları getir, oyalanma hızlı ol."

Junghwan rahatlama nefesi verdi ve hızlı adımlarla spor salonuna doğru koştu. Öğretmenin istediklerini alıp gideceği sırada bir ses duydu yan odadan.

"Junghwan?"

"Asahi?"

Her zamanki baygın bakışlarıyla Hamada Asahi karşısındaki çocuğu izliyordu. Bir süre ikisi de hiçbir şey söylemedi ama sonra Junghwan, Asahi'nin okul formasının bileğinde mavi bir boya lekesi fark etti.

"Bu ne?"

Asahi başını eğip lekeye baktı. "Resim odasındaydım."

"Ama dersimiz beden?"

"Resim hocası beni yanına çağırdı, o yüzden gittim."

"Anladım... Eh, işin bittiyse beraber çıkalım mı bahçeye? Öğretmen bekliyor."

"Çıkalım."

Junghwan gülümseyerek kolunu uzattı Asahi'ye, kol kola gitmek için. Asahi başta garipser gibi baktıysa da çekine çekine koluna girdi ve beraber yürümeye başladılar.

Junghwan öğretmenin inadına yavaş yürüyordu. Olabildiğince geç gitmek istiyordu bahçeye. Sıcak okul koridorları içerisinde olmak varken neden dışarıda aptal hareketler ile ısınıp sonra terleyip hava soğuk olduğu için soğuk alsındı ki?

Bir an için Asahi'ye tepeden baktı ve bir şey fark etti-
Yanlış mı görüyordu yoksa

"Asahi, alnında bir şey var."

Asahi durdu ve eliyle alnını yokladı, sonra saçlarını iyice öne getirdi, fark edilmesini istememiyor gibiydi. Junghwan onu bir köşeye çekip alnındaki saçları çekti...

"Bu nasıl oldu? Kim yaptı? Nasıl morardı?!"

"Şştt!! Sakin ol... Mutfakta yemek yaparken başımı bir dolaba çarptım sade-"

"Asahi seni sık sık yara bere içerisinde görüyorum ve kasti yaralara benziyorlar. Bir sorun varsa-"

Asahi kendisinden beklenmeyen bir güçle küçüğünü itti ve ters ters baktı. "Hoca bekliyor."

Junghwan böyle bir tepki beklemiyordu elbet. Yanlış bir şey mi söylemişti? Arkadaşı için endişeleniyordu, neler olduğunu bilmek istiyordu ama terslenmişti... Asahi istese de istemese de onun neden bu halde olduğunu öğrenmeyi kafaya takmıştı. Yapacaktı, arkadaşı neden böyle bir haldeydi, bulacaktı.

Bahçeye çıktıkları anda öğretmen halkaları aldı ve yerleştirdi. Öğrencilerinden önce birkaç ısınma turu yapmalarını sonra da engelleri atlayarak futbol topunu kaleye kadar sürmelerini istemişti.

Herkes tek tek topu kaleye sürüp şut attıktan sonra sıra Junghwan'a geldi. Derin derin nefes alıp verdi ve topu engelleri atlayarak sürmeye başladı.

Başta her şey iyi gidiyordu. Bu turu birkaç kez tekrarladılar. Junghwan ensesindeki terleri hissettiği anda huylanmaya başladı. Keşke şu ders hemen bitse...

Sahanın etrafında on tur koştuktan sonra nefes nefese kendini yere attı. Eskiden böyle kolay kolay yorulmazdı ama bu sefer... Garip bir şeyler vardı. Sanki bedeni çok yaşlanmış ve sürekli dinlenme ihtiyacı duyar gibiydi. Bir anlığına nefesi kesildi ve olduğu yerde kaldı. Jeongwoo hemen arkadaşının yanına koştu.

"İyi misin Hwan?"

Cevap vermeye mecali kalmamıştı Junghwan'ın. Sadece uzanmak, dinlenmek, konuşmamayı istiyordu. Jeongwoo arkadaşının kollarından tutup kaldırdı yerden. "Hocayla konuşup içeri girmek ister misin?"

"Olur..."

Bölüm sonu

Bu bölüm için çok beklettim ve tatmin edici değildi, çok üzgünüm. İlham perileri beni terk ettiler, yazacak bir şey bulamıyorum 😭

Bölümler geç geldiği için üzgünüm :'(

Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın, Teu-beye!! 💙💙

Hayalperest | TREASURE | DohwanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin