Yarışma günü yaklaştıkça Junghwan git gide daha da strese giriyordu. Asahi'yle ne kadar çok çalışırsa çalışsın, kendi kendine ne kadar çok pratik yaparsa yapsın asla yeterli hissedemiyordu. Bir şekilde içinde bir huzursuzluk vardı. Yatağında dört dönüyor, ne kadar uykusu olursa olsun içindeki o yakıcı kuşkuyla uyuyamıyordu. Ya sahnede notaları unutursa? Ya o baş ağrılarından biri saplanırsa başına?
Onun bu tedirginliklerine şahit olan arkadaşları ellerinden geldiği kadar rahatlatmaya çalışıyorlardı. Jeongwoo sürekli cesaret verici sözler söylüyor, Haruto daha çok fiziksel temasla destek oluyor, Yoshi ve Junkyu onu gördükleri her an başarılar diliyor, Yedam ile Jaehyuk ise her boş buldukları an yanına gidip sonuna kadar destekleyeceklerini söylüyorlardı.
Asahi ise Junghwan ne kadar tedirginse o kadar rahattı. Sanki yarışma günü yaklaştıkça daha bir gevşiyordu. İnsanlar koridorlarda ona fiziksel ve sözel zorbalıklarda bulunmayı bırakmışlardı ama kendi aralarında sanki bir sessizlik yemini etmişlerdi. Ne Asahi gerekmediği sürece onlarla konuşuyor, ne de onlar gerekmediği sürece onunla.
Tabi tüm bu süreç içerisinde Junghwan ile Asahi biraz daha yakınlaşma başlamışlardı. Asahi eskisi kadar garip davranmıyordu, en azından daha az tuhaf bir hal almıştı davranışları. Ya da Asahi artık daha normal gelmeye başlamıştı Junghwan'ın gözünde.
Bir gün, iki gün, üç gün derken... Yarışmaya sadece bir gece kala Junghwan, başını çalışma masasına vurup bir süre öyle kaldı. Keşke, dedi içinden. O gün hiç gelmeseydi. Neden böyle bir yarışmaya katılmıştı ki? Zaten bulduğu her boş vakit çalışırken arkadaşlarına fazla zaman ayıramaması onu delirtmeye yetmiyormuş gibi son gün, son gece yaşadığı stres de buna yüklenince isyan bayrağını çekti.
"Hwan, iyi misin?" diye sordu Jeongwoo endişeyle.
"Keşke." dedi Junghwan boğuk bir sesle.
Jeongwoo elindeki kalemi kitabının arasına koyup sandalyesini arkadaşının yanına çekti ve başını okşamaya başladı. "Stres yapma Hwanie, kazanacaksınız."
"Bana yarışma namına hiçbir şey söyleme." dedi Junghwan. "Duymak istemiyorum."
"Peki Junghwan." Jeongwoo test kitabını çözmeye devam etti. "Bu kadar stres yapmanı gerektirecek bir durum yok."
Junghwan başını sert masadan kaldırıp Jeongwoo'ya baktı. Ne demek stres gerektirecek bir durum yoktu?! Haftalardır durmaksızın hem yarışma için hem de dersleri için gece yarılarına kadar uyanık kalıp okulda zorbalığa maruz kalan Asahi'yle ilgilenmek ve artık bir işkence halini almış keman dersleri için çalışmak ne kadar zordu, biliyor muydu? Veya arada koridorda ona çelme takan üst sınıfların alaylarına maruz kalma, sürekli notaları unutma korkusuyla yaşayıp dakika başı okumanın?
Keman dersleri eskisi kadar iyi gitmiyordu çünkü Doyoung sanki günden güne daha da gıcık davranmaya ant içmiş gibi, ilerleme kaydettiğini söylemesine rağmen Junghwan'ın çaldığı neşeli parçaları hiçbir şekilde beğenmediğini söyleyip duruyordu. Arada bir ufak ufak azar, da yiyordu ama önemli değildi bu. Onunla beraber olmak önemliydi.
Dersler ne kadar gıcıklaşırsa geçen yarım saatlik sohbetler o kadar tatlılaşıyordu. Doyoung günden güne daha da tatlı gelmeye başlıyordu Junghwan'ın gözünde. Hani, neredeyse aşık olacaktı. O boyuta kadar gelmişti neredeyse.
"Yani..." dedi Junghwan. "Haftalardır gece yarısından sonrasına kadar durmaksızın çalışıp baskı altında kalıp Doyoung'un giderek gıcıklaşmaya başlayan keman derslerine girip Asahi'yi zorbalık gördüğü kişilerden korumak için sürekli yanında dolaşmaya çalışıp sırf onu koruyorum diye okulda ikimiz hakkında yapılan dedikoduları duymak zorunda kalıp bazen insanların benimle alay ettiğini duymak ve bu durumu ailem üzülmesin diye onlara üzgün olduğumu belli etmemek ne kadar zor, senin haberin var mı Jeongwoo?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest | TREASURE | Dohwan
Fanfiction"Keşke seni de diğer her şey gibi unutabilseydim, hayatımın o büyük boşluğunun bir parçası olmanı dilerdim." ✉⏤͟͟͞͞☆ 𝑯𝒂𝒓𝒖𝒔𝒅𝒊𝒂𝒓𝒚