28

1.6K 146 52
                                    

-Apo-
Bir hafta sonra


"Bir saniye güzelim." ıslak ve şişmiş dudaklarını yalayarak geri çekildi. Masaya bıraktığım bardağı alıp, büyükçe bir yudum aldım. Neredeyse üstümde oturuyordu. Loş ışıkta el verdiğince seçebildiğim hatları güzel sayılırdı. Siyah küt saçlarını kulağının arkasına itmiş, buğulu, arzu dolu gözleriyle beni izliyordu.

Bardağı dudaklarına doğru uzattığımda, elinin tersiyle itti. "Bana gidelim mi evim yakında?" gözleri yine dudaklarımın üstüne düşüyordu. Cevap vermeden yaklaştığımda aramızdaki mesafeyi kapattı. O kadar içmeme rağmen alkol kokan nefesini gayet net duyumsuyordum. Ustalıklı bir yavaşlıkta beni öperken, gözlerimi yumup, tamamen onun yönlendirmesine bırakmıştım akışı.

Ne yapıyordum, neden yapıyordum bu sorular kafamın içinde birbirine eklemleniyor ve sonuç olarak bir yere varamıyordum.

En iyisi bırakmaktı. Aksi takdirde göz kapaklarımın arkasında beliren görüntüsünden de, kalbimde yarattığı sıkıntılı ritimden de başka türlü kurtulamayacaktım.

Lakin eskiden iyi gelen, bir süreliğine de olsa aklımı dağıtmaya yarayan bu eylem şimdi bir sikime yaramıyordu o ayrı.

Tek başıma sabahtan beri kafaya diktiğim şişlerin sayısını kaçırmıştım. Sarhoş sayılmazdım. Ama ayık olduğum da söylenemezdi. İlk başlarda gerginliğin de etkisiyle yanıma yaklaşan herkesi terslemiş, bakışların hiçbirine karşılık vermemiştim. Belki iki üç saat geçmişti, hafifçe çakır keyif olmaya başladığımda anca gevşeyebilmiştim ve bunun tek sebebi-

Düşünmeyecektim.

Bacağımın üstündeki eli, pantolonumun üstünden ağır ağır tenimi okşarken, soğuk bir hisle ürpererek, beline sarıldım. Suratıma attığı o bakış gözümden gitmiyordu. Kafayı yiyecektim. Bir de kabul etmişti. Doğrudan kelimeleri kullanmamıştı belki ama kabul etmişti ulan işte. Kızın inleyerek geri çekilen vücudunu hissettiğimde gözümü araladım. Alt dudağını tutup, hala baygın olan gözleri yüzümü turluyordu.

"Tamam gidelim."

Tam o sırada çalmaya başlayan şarkı ile duraksadım. Bee Gees'in şarkısı ile coşan kalabalıktan yükselen ses barın her köşesine yayılırken, benim tüm zihnime yayılan tek şey, o gün köprüde, kulaklığı kulağıma takarken dikkatle yüzüme bakan güzel gözleri oldu. Bir de şarkıyı sessizce mırıldanan dudakları.

Adını dahi bilmediğim kızı üstümden atıp, ayağa kalktığımda düşünmeyi çoktan bırakmıştım. Hızlı adımlarımı çıkışa yönlendirdiğimde ve gecenin geç saatine rağmen yumuşak ama temiz havanın yüzüme çarpmasıyla derin bir nefes aldım.

Savsak adımlarımın beni yönlendirmesine izin vermekten başka şansım yoktu. Çünkü kafam iyiydi. Belki düşündüğümden daha da sarhoştum. Altına sığınabileceğim kadar sarhoş olduğumu kendime tekrarlarken, önüme çıkan tek tük insanların arasından sıyrılıp, karanlık bir sokağa daldım.


02:20

Apo: Aşağı in.

Apo: Su getir.

(Salim çevrimiçi)

Salim: Apo?

Apo: Soğuk olsun.

Salim: Kafayı mı yedin lan?

Salim: Neredesin?

Apo: Cehennemin en dibindeyim cüce.

Salim: Siktir git. Piç.


Kendimi bıraktığım kaldırımda geriye doğru sürükleyerek, arkamdaki duvara yaslandım. Açtığım bacaklarımın arasındaki karanlığa diktiğim gözlerimin önünde alakasız şekiller oluşuyordu. Burnuma dolan bahar kokusunu içime çekip, biraz ayılmaya çalıştım.


Salim: Kaldırımda oturanın sen olmadığını söyle.

Ekrana bakıp sırıtırken, kafamı kaldırdım. Tam karşımdaki evin, üst katınının penceresi aralanmış, üstünde açık bir renk tişörtle benden tarafa bakıyordu.


Apo: Su getir.

Salim: Geber?

Apo: Borcunu ödeyeceksin cüce.

Salim: ?

Apo: Çorbadan kalan borcun.

Apo: Hadi şimdi uzatma ve dediğimi yap.

Salim yazıyor...

Apo: Hadi  cüce hadi.

Salim: Şimdi kabul ettin yani?

Kalbimin yaptığı sert vuruşla yüzümü kaldırıp tekrar cama baktım. Hala aynı yerde duruyordu. Elimdeki telefon titrediğinde tekrar ekrana çevirdim gözlerimi.

Salim: Çorbayı yollayan sendin yani. Panik yapma. Başka bir şey kastetmedim.

Apo: Hadi.

(Salim çevrimdışı)

Bir süre sokağın sessizliğini dinlerken gözlerimi yummuştum. Bir haftadır böğrümün üstünde oturan o sıkıntılı his ilk defa aralanmıştı. Rüzgarın uğultusundan başka bir ses, tek bir çıt bile yoktu. Ciğerlerimi temiz havayla şişirirken başımı yasladığım duvarın önünde bir aptal gibi sırıtıyordum.

Bomba gibi patlama sesiyle irkilerek gözlerimi araladığımda ve ayaklanmaya kalktığımda gözlerim ilk önce penceresine kondu. Sonra yavaşça aşağıya indi bakışlarım. Sesin geldiği yere.

Tam karşı kaldırımda patlamış su şişesinden akan su, asfaltı koyu bir renge boyarken, aptallaşmış bakışlarımı tekrar cama kaldırdım.

Suyu ta oradan atmış olamazdı değil mi?

Söz konusu o olunca her şeye hazır olmam lazımdı tabii. Yüzüme yayılan gülümsemeye mani olamıyordum. Yanaklarım ağrıyıncaya kadar sırıtmaya devam ettim. Sırtımı tekrar soğuk duvara yaslayıp gözlerimi yumduğumda bile dudaklarımı düzeltemiyordum. Bir insanın aptallığında huzur bulacağımı bilseydim belki en baştan o kadar da zorlamazdım.

Zaten ne boka yaramıştı ki? Şimdi gelmiş su bekliyordum. Alkolün uyuşuk hissinin verdiği o rahatlık olmayacak dediğim tüm kurallarımı yumuşatıyordu. Sorgulacak halim yoktu. Bir şey olduğu da yoktu. Bir kere bırakmaktan ölmeyeceğime göre, en azından ufak bir doz alıp yine bildiğim yoldan daha güçlü devam edebilirdim.

"Ne bok yemeye geldin ki?" yerimde öyle bir sıçradım ki ağzını kapatarak gülüşünü sakladı.

"Ulan cidden Casper'mışsın cüce. Uçarak mı geldin?"

Ellerini arkasında bağlamış, altında açık renk bir şort vardı. Üzerinde beyaz bir tişört. Ufak bedenini süzüp yüzüne baktığımda sessizce beni izliyordu.

"Dilini mi yuttun cüce?"

Ne bakışlarını çekti üstümden, ne de ifadesi bozuldu.

"Niye geldin Apo?"

Bu sorunun cevabını bilsem şu halde olmazdım herhalde. Yanımı gösterdim.

"Otursana."

"Neden geldin?" Derken diğer bacağına ağırlık verip dik dik bakmaya devam etti. Kaslarımı örten o gevşek hissin çekilmesine neden olan şey ne ses tonuydu ne duruşu. Aynı soru oraya gelene kadar benim de beynimde yankılanıyordu. Ne yapıyordu bana? Kimsenin dokunamadığı duvarlarımı nasıl da kolay sarsmıştı.

"Su getirdin mi?"

Sertçe kucağıma düşen plastik şişeye bakıp burnumdan kısa bir nefes çektim. Ellerimin arasına aldığım şişe buz gibiydi. Ama avuç içlerim her zamankinin aksine cayır cayır yanıyordu sanki.

Tereddütlü adımları yaklaşıp, yanıma geçtiğinde, aramıza mesafe bırakarak oturduğunda, gözlerimi yüzüne çevirdim.

*

Yokuş yukarı devam😅

Bundan sonraki 2 bölüm bence efso, beğenmeyen küçük kızına almasın tadında tabii😎hıh

Sen Aydınlatırsın GeceyiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin