46

1.5K 166 96
                                    


BUNDAN ÖNCE BİR BÖLÜM DAHA VAR VE EVET ÖNEMLİ, OKUMADAN GEÇMEYİN. OY MOY YORUM BOK PÜSÜR UMRUM DEĞİL KONU GEÇİŞİ AÇISINDAN ÖNEMLİ AQ. ANLADINIZ Dİ Mİ? Ö-NEM-Lİ DÜZ OKUYUN GEÇİN. 💆🏼‍♀️





-Salim-





Zihnim, karanlıkta yarısı cevapsız kalmış bir bulmaca gibi bölük pörçüktü. Karman çorman olmuş düşüncelerimi ayıklamaya çalıştıkça daha da bulanıklaşıyordu önümdeki su.

Halbuki Apo'nun zihni en başından beri çamurluydu. Görmüştüm. İzleye izleye vardığım sonuçların hepsinde, kendini sevmeyen bir çocuk vardı. O kadar uzun süre yalnız olduğuna inanmıştı ki, şimdi tüm o çılgın kalabalığın ortasında bile, kimseyi göremiyordu. Beni de.

"Kahve aldım sana." tabağın yanına bırakılan karton bardağın içindeki karanlığa kaydı gözlerim. Biri dokunsa ağlayacakmışım gibi hissediyordum ve bundan nefret ediyordum.

Üstün körü önümdeki yemekle oynarken, aynı noktadan gözlerimi ayıramıyordum. Sırtı dönük bir şekilde bir kaç masa ötede oturuyor, arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Sanki hiç orada yokmuşum gibi. Bir kere bile dönüp olduğum tarafa bakmamıştı. Tüm gece onu aramamışım gibi. Onca mesajımı ve aramalarımı yine cevapsız bırakmıştı. Eğer gücüm yetse, bir dakika bile durmaz, gidip kafasını o masaya gömerdim.

Çatalı kenara bırakıp, tırnak etlerimi dişlemeye başladığımda, bacağıma aldığım bir darbeyle gözlerimi karşıya çevirdim. Ömer, kısılmış gözleri yüzümü turluyordu. Sessiz uyarıcı mesajını almadığımdan değil, zaten kimse açıkça bir şey soramıyordu. Gürbüz hariç. "Ne var Ömer?" diye çıkıştığımda doğrulup "Sen gelsene bir benle." dedi.

Gerçekten kimsenin vereceği akılı istemiyordum. Ayrıca biraz daha zorlarsa pis kavga edecektik. Hıncımı çıkartacak yer arıyordum. Sorusunu cevapsız bırakıp, bakışlarımı tekrar piç kurusunun sırtına gönderdiğimde, yavaşça ayaklandığını gördüm.

Gitmeyecektim. Bu sefer arkasından giden ben olmayacaktım. Parmağımdaki ani sızıyla elimi ağzımdan çekip, sandalyemi ittim. "Nereye? Salim?"

"Güro babam mısın sen? Kendi işine baksana." kimseyle göz göze gelmeden, az önce çıktığı kapıya yöneldim. Heyecanlı adımlarımın aksine, kalbimi yine endişe sarmıştı. Yine terslenecektim. Belki bana baktığında gerçek yüzünü görmemiş olsaydım çoktan vazgeçerdim. İstemiyorum dediği zamanlarda bile, gözlerini üzerimden çekemiyordu. Halbuki o benim yalnızca burnunun dibine soktuğum kadarımı görmüştü. Ben onun hayal edemeyeceği kadar fazlasını.


Duvar dibinde sigara içen bedeni görüş açıma girdiğinde, bir tarafa sığdıramadığım ellerimi iki yanıma düşürdüm. Kollarım uyuşuyordu. Ağzımda kelimeler çamurlaşıyordu. Bir tarafım ona ölesiye kızgınken, hiç konuşmadan yine saçlarımı okşamasını, yine bana sarılmasını istiyordum. Halbuki hiçbir zaman sımsıkı tutmamıştı beni.

"Çok şaşırdım şu an."

Daldığım düşüncelerden uyanır gibi, yüzüne baktığımda, kısılmış gözleri beni izliyordu. Omzunu dayadığı duvarda yan duruyor, tek eli de cebindeydi.

"Şu işe bak ki, ben hiç şaşırmıyorum artık."

Keyifsiz bir şekilde sırıtıp, dumanı üfledi. Bir süredir benim yanımda sigara içmediği için, gözlerimin içine baka baka çektiği nefesler, benim ciğerimi şişiriyordu sanki. Bir şey değişmişti. Bir şeyler daha kötü olmuştu. İnce bir ses kulağıma şimdi değil diye fısıldıyordu. Ama hiçbir zaman sabırlı biri olmamıştım. Sonuçları düşünerek değil, anın getirdiği gibi davranmaktan başka bildiğim yol yoktu.

Sen Aydınlatırsın GeceyiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin