19

1.6K 155 48
                                    

-Apo-
Cuma



"Neye bakıyorsun?"

Kantinde dolanan gözlerimi Batu'ya çevirmeden aşağı indirdim. "Hiç."

"Her şey yolunda mı kanka? Yine koç bir şey mi dedi?"

"Sorun yok abi. Başım ağrıyor biraz."

"Öyle olsun bakalım." deyip önüne döndü. Ben de sabahtan beri yaptığım şeye devam ettim. Gözlerimi oymak istiyordum ama ilk önce uğursuz yüzünü görecektim. Ne sabah karşılaşmıştık ne şimdi öğlen arasında. Okula geldiğini biliyordum çünkü Cüneyt söylemişti.

Sinirini bozmak için bir kaç laf etmiş ağzının payını almıştı. Aslında yalnızca bu bilgi bile her şeyin gayet normal olduğunu gösterdiğini kabullenebilirdim. Ne bokumun vicdanını yaptığımdan ben de emin değildim.

"Duydunuz mu lan? Olay çıkmış." İsmet kendini masaya bıraktığında herkes meraklı soruları sıralıyordu. İlgisizce elimdeki tostu tırtıklarken konuşmalar devam ediyordu.

"Sözel sınıfından şu bela çocuk var ya, ulan adı neydi? Geçen sene gelen hani."

"Zafer mi ne adı, onu mu diyorsun?"

"Aynen abi galiba. Neyse okul girişinde olay çıkmış. Birini pis silkelemiş."

"Kime denk geldiyse üzüldüm lan. Geçmiş olsun valla. Mevzu neymiş ki?"

"Ne bileyim ya. Aslı söyledi. Ayaklı gazete kız. Şu kısa boylu çocuk var ya, ağzını yüzünü fena dağıtmış."

Elimdeki tostu yavaşça masaya bırakıp İsmet'e döndüm. Vücudumu saran gerilimli elektrik doğru düzgün düşünmemi engelliyordu. "Kimi?"

"Ne?"

"Kimi dövmüş?"

"Abi adını bilmiyorum, hani kısa gözlüklü bir tip var ya, adı neydi lan?"

Adı dilimin ucuna kadar gelse de sustum. "Ne oldu Apo? Nereye?"

Hızlı adımlarımı kantin çıkışına yönlendirirken  burnumdan soluyordum. Koridoru geçip, merdivenleri hızla tırmandım. Olduğu sınıfın kapısı gözümün önünde belirene kadar da beynim düşünmeyi rafa kaldırmıştı.

Kapının önünde yavaşlayan adımlarımı durdurup, derin bir nefes aldım. Ciğerlerimi havayla doldurup sakinleşmeye çalışıyordum ama pek de bir boka yaramadı.

Kapının önünde dikilen ikilinin meraklı bakışlarımı üzerimde hissettiğimde, başımı kaldırdım. "Salim içerde mi?" bir an duraksasalar da biri, sınıftan içeri adımladı.

"Salim. Apo seni soruyor." beynimin karıncalandığını hissediyordum. Ama bu yine de kapının tam ağzındaki çocuğu sertçe kenara itmeme mani olmadı.

İçeri geçip, gözlerim direkt yüzünü bulduğunda, cam kenarındaki sırada tek başına oturmuş, afallamış bakışlarını bana yolluyordu. "Apo?"

Ağzım açılıp kapandığında kuracak akıllı bir cümle çıkmayacağını bildiğim için, öyle boş boş dikilmeye devam ettim. Gözlerimi yüzünden çekemiyordum. Dağınık saçlarını arkaya itip, ayaklandığında bile hareket etmedim. "Ne oldu?"

"Atakan nerede?"

Gözlerini kısarak, sıraya yaslandı. "Ne yapacaksın Atakan'ı?"

"Sabah kavga mı çıktı?" şaşkınlıkla büyüyen gözlerini dikkatle izlemeye devam ettim.

"Atakanlar kütüphaneye çıktılar. Ödev yapacaklardı. Ne kavgası?" üstünü başını taramaya devam ederken, hiç de sabah ağzı yüzü dağılmış gibi durmuyordu. Hatta gayet iyi göründüğünü şimdi şimdi fark ediyordum. "Bir sorun mu var?"

Evet bir sorun vardı. Benim koşturarak sınıf kapısının önünde soluğu bulmam sorundu. Yüzünde kavgadan bir iz aramam sorundu.

"Zafer iti sabah kavga etmiş. Onu mu diyorsun?" kavgaya karışanın o olmadığını anladığım için rahatlamam, çok büyük sorundu.

Başımı net bir şekilde salladığımda, onun da dudakları kıvrıldı. "Ne o, sensiz olay çıktı diye mi bozuldun?"

"Aynen."

"Şerefsiz herif gidip Çağrı'nın ağzına sıçmış. O çocuğun ona karşılık veremeyeceğini bile bile hem de. Terör bayrağını ona kolay kolay kaptıracağını sanmam ama merak etme. Bunu sormaya mı geldin?"

"Bunu sormaya geldim. Şimdi de siktir olup gidiyorum."

İflah olmazdım ben. İnsan kendine saydırmaktan yılar mıydı? Yılmıştım ulan. Ama yine de ağzımın ucuna kadar gelen soruyu soramadan edemedim. "Sen de mi karıştın kavgaya?"

Yüzüne bakmadığım için o anlık ifadesini göremedim. Ama kısa süreli bir sessizlikten sonra sesli bir nefes bıraktı.

"Dikkat et Apo. Neredeyse benim için endişelendiğini düşüneceğim." alaycı ses tonuyla ani bir şekilde bakışlarımı yüzüne çevirdim.

Gülmüyordu, hatta dümdüz bakışlarıyla benden alacağı cevabı bekliyordu. Kendimi zorlayarak sırıttım. Bu da huy olmuştu. Onun çevresinde joker oynamaktan ağız kaslarım bozulacaktı.

Hepsi bir yana benim laflarımı bana sokması tam da onluk bir hareketti. Ama içine düştüğüm bu ezik durumun sorumlusu tabii ki yalnızca bendim. Sinirle karışık sesli bir gülüş bıraktığımda bile yüzündeki ifade bozulmadı.

"Bendeki de bir umut işte. Başkası belki silkelemiştir de iki rahat ederim dedim. Neyse. Şansıma küseyim."

"Boş yere zahmet etmişsin buraya kadar."

"Aynen."

Bir kaç adımla bana yaklaştığını gördüğümde, beklemeden arkamı döndüm. Boş boş konuşup iyice canımı sıkacaktı. Burnumdan soluyarak gerisin geri indim merdivenleri. Az önce ne bok yediğimi düşünmek yerine, oyalanacak daha eğlenceli bir şey bulmam lazımdı. Okul çıkış kapısında cebimdeki telefonu çıkarıp ekranı açtım. Karanlık bulutlu hava içimdeki huzursuz duyguyu beslerken, Nihan'ın cevapsızda yatan isminin üstüne tıkladım.



*

Al bu bölüm senin olsun güzel kalplim benim  @Mabimavi9  💜💋


Apo, oğlum sana neler oluyoo? Kendine gel kendine...😁

Sen Aydınlatırsın GeceyiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin