-Apo-
Cumartesi"Oğlum çok eğleneceğiz işte. Sanki cenazeye gidiyoruz."
"Sabrın sonu selamettir Cüneyt. Az kaldı kaldıracağız cenazeni."
"Kötü mü oldu be? Dostun sana kıyak geçmiş, ayarlamış her şeyi. Bir gece kalmalı lan. Gece de sıvışıp mekanlara akarız." okul gezisi neydi ulan? Hayatta tek derdim müze gezmekti zaten. Efsane düşünmüştü cidden. Çanak çömleğe bakıp, dertlerimden sıyrılmak da bir ihtimaldi sonuçta.
"Çok konuşma uyuyacağım." Başımı otobüsün camına yaslayıp gözlerimi yumdum. "Son bir şey daha diyeceğim."
"Deme Cüneyt. Bir şey daha deme." Gözlerimi açmadan dişlerimin arasından konuşmam adamı durdurmadı. "Dün Nihan'ı aramışsın. Buluşalım demişsin. Kız çok fena bozulmuş oğlum. Gitmemişsin buluşmaya. Nasıl bozulduysa Esma'yı arayıp o gün saçmaladığı için özür bile dilemiş. Tabii sonra sana saydırma faslı."
Aşağı doğru yayılıp biraz daha yerleştim. Ne bok yediğimi biliyor muydum sanki? Kızın sokağına kadar gidip kapısından geri dönmüştüm. İki sevişmeyle rahatlayacaktık güya. Ama içimdeki sıkıntı o kapının önünde bile azalmamış, bir türlü bahçeden içeri adımlayamamıştım. Doğruluk abidesi falan değildim. Kıza umut vermek sikimde değildi. Takılıyorduk, kendimi en baştan net açıklamıştım. Daha öncekilerde de olduğu gibi. Ama şimdi içim almıyordu.
Sözün kısası son zamanlarda biraz sarsıldığım doğruydu. Bu darbeden en büyük nasibi de beynim almıştı.
"İyi işte. En azından barışmalarına bahane oldum."
"Kanka ben seni anlamıyorum valla. Bir haller var ama."
"Aramayız bir daha. Sıktı zaten."
"Of. Düşündüm de arama abi ya. Benim işime taş koyuyorsun. Tüm ortamı ayarlamışım dün. Neyse. Arama lan tamam mı?"
"Tamam aramayız dedik." Gülerek kafamı olduğu tarafa çevirdiğimde, uykulu bakışlarım tam o anda, koridordan geçen baş belasının yüzünde dondu. Beklenmedik karşılaşmayla duvara toslamışım gibi afalladım.
Kimseden kaçtığım yoktu ama bu sikik denk gelişler huzurumu kaçırıyordu işte. Göz göze geldiğimizde kısa bir an nefesimi tuttum. Aramızda açık kalan bir konu yoktu. Daha doğrusu ortada konu yoktu. Şimdiye kadar neyse oydu. Sırtındaki çantayı düzelirken yeşil gözlerini önüne çevirdi. Arkasından gelen Yavuz'un itmesiyle tekrar ilerlediğinde sinirle Cüneyt'in kafasına vurdum.
"Ulan bu gezi bizim sınıfın değil mi pezevenk?"
"Ne bileyim?"
"Delireceğim sonunda. Oğlum mal mısın? Bilmiyorum ne demek?"
"Abi Esma söyledi işte. Okul gezisi demek ki. Ne oldu ki?"
"Yok bir şey."
"Ne oldu lan? Ne kızıyorsun o zaman? Kafama da vurdun." Başını ovup, hafif ayaklandı. Ön sırada oturan sevgilisini kontrol edip kendini geri bıraktı. "Of görmemiş şükür. Rezil olacaktık boş yere."
Bir gün uzaklaşmak belki iyi gelir diye çok diretmemiştim. Böyle küçük hesaplarla yüzüm az da olsa gülemezdi tabii. İnsanı kutup ayısına hasret bırakacak bir şanstı benimkisi.
Bir şeyler anlatmaya başladığında kulaklığı taktım. "Kes sesini, uyuyorum ben." Müziği açıp gözlerimi kapattım. Az önceki şaşkın bakışları karanlık düşüncelerime sızarken, kendimi başka şeyler düşünmeye zorladım.