Apo bold
Salim italik-Apo-
Cumartesi devamı..."Ne önerirsin? Uzman sensin?"
"Zehir. Sek mi olsun buzlu mu?"
"Romeo Juliet kokteyli diyorsun?"
Şöyle bir durumda bile aklının çalışma şekliyle beni dehşete düşürüyordu.
Çenemi kaşıyıp zoraki gülümsedim. "Yanlışın var. Kokteylin adı Cinnet. Az kaldı."
Gözlerindeki çizgilere kadar sırıtınca yüzümdeki gülümseme soldu.
"Şuna bak sen. Tam bir sinefil." Diye beni işaret ederken, yanındaki kız hala gülerek ikimizi izliyordu.
"Abi sizin aranızda ne var anlamadım ama izlemesi çok zevkli." Dediğinde ikimiz de birbirimize bakıp gözlerimizi devirdik. Evet aynı anda ve bunun üzerine aynı kız büyükçe bir kahkaha koparttı.
"Allah korusun. Okuldaki en büyük şerefsizdir kendisi. Değil mi Abidin? Konu açılmışken bana bir açıklama borçlusun."
Abandığı barın üstünden yüzüme yolladığı alaycı bakışlara aldırış etmeden üstüne doğru büyükçe bir adım attım. Şaşkınlıkla aralanmış ağzını kapatmayı bile fırsat bulamadı. Başka bir zamanda olsam şu haline gülüp, keyfim el verdiğince dalga geçerdim. Ama bugün değil. Başımda onca dert varken değil.
"Ne istiyorsun oğlum? Ne sikime geldin buraya?" gözlerimi kıstığımda beni taklit etti. "Bir şey içecek misin, siktir olup gidecek misin?" Yavaşça tane tane sorduğum soru onu daha çok gevşetmişti. Söz konusu o olunca zaten hiçbir formül tutmuyordu.
Ayaklığa tırmanıp boyunu yükselttiğinde yine sabır dilendim.
"Güzel çıkıştı ama benlik değil." Gözlerimin içine bakarak bilmiş bilmiş sırıttıkça soğuk kanlılıktan eser kalmıyordu. "Tabii burada baş rol sensin Abidin. Asıl sen barın arkasında ne yaptığını açıklamak ister misin?"
Eğer yanında okuldan başkaları da varsa al başına belayı. Makul bir yalan atamayacağımdan değil, yalnızca uğraşmak istemiyordum. "Neyse ne. İşim gücüm var."
Arkamı dönüp diğer tarafa adımlamaya kalktığımda adımı bağırdı. Omzumun üstünden bakış attığımda kendini iyice yükseltmiş bana bakıyordu.
"Barmen! İki bira getir bana. Soğuk olsun." eliyle iki işareti yaptığında, başımı iki yana sallayıp tekrar önüme döndüm.
Barın öte tarafında çocuklar arı gibi kokteyl hazırlıyorlardı. Alt taraftaki dolaplara eğilip, iki bira çıkardım. "Tanıdık mı?" Fuat'ın sorusuna cevap vermeden, makinadan fişi çıkardım.
"Metin lan, baksana. Şu köşedeki çocuk patronun oğluna benzemiyor mu?" duyduğum cümle ile Fuat'a döndüğümde, Metin de "Aynen o galiba. Bir kere görmüştüm. Mekan açılmadan önce, Erkan abinin odasındaydı." dedi.
Erkan abi işletme müdürümüz gibi bir şeydi. Her şey onun yönetimindeydi. İstanbul'dan getirmiş patron onu. Büyük patronla henüz hiçbirimiz tanışmamıştık. Ve duyduklarım beynimde düzgün bir yer bulamıyordu. Şimdi benim çalıştığım bu sikik yerin sahibi cücenin babası mıydı?
Kaderimi sikmek için sıraladığım nedenlere bir tane daha eklenirken, yanılma payını da peşime takarak, onun olduğu yere adımladım.
Biraları barın üstüne bıraktığımda hala dikkatle, kısık gözlerle beni süzüyordu. "Resmen burada çalışıyorsun. Ceza falan mı aldın?"