profilimde ki kurgulara hâla bakmadın mı? ayıp.
♡♡
Hayat bana kafama vura vura yalnız olduğumu öğretmişti. Yalnız ağlamayı, yalnız üzülmeyi, yalnız sevinmeyi, yalnız öğrenmeyi.
Yalnız ağlardım, Pamir üzülmesin diye. Yalnız üzülürdüm, Pamir yanlış anlamasın diye. Yalnız sevinirdim, Pamir üzgün diye. Yalnız öğreniyordum, çünkü kimsem yoktu.
Pamir'in yanında ben vardım ama benim yanımda kimse yoktu.
Ama ben, bu halime şükrederdim. Anne ve babamı göremeyebilirdim. Onların ilgisini, şefkatini, sevgisini tatmadan yaşayabilirdim. Ama ben hepsini görmüştüm. Yine de yalnızdım. Kardeşime yalnız bakmıştım. Serkan yanımdaydı ama, onun da bir hayatı vardı.
" Bu yaptığınız saçmalık! İftira atıyorsunuz! " diye bağırdı Alpaslan Soydan. Histerik bir gülüş atarak parmaklıklar arasında ki yüzüne baktım.
" Şahidim olmasa, kanıtım olmasa bir ihtimal bu dediğine inanırdım be, dede! Ama gel gör ki bende hepsi var. " dedim yapmacık bir üzüntüyle.
" Avukatım gelene kadar tek kelime etmeyeceğim! " dedi kinle yüzüme bakarak. Omuz silkerek arkamı döndüm.
" İstediğin herkesi tut, senin şuradan rahatça çıkmanı sağlarsam namerdim. " dedim yemin edercesine. Daha sonra nezarethaneden çıktım.
Oradan çıktıktan sonra odama ilerledim ve odamın önünde bekleyen kalabalığa göz ucuyla bile bakmadan, ağızlarını açmalarına izin vermeden odama girdim.
Sebepsiz bir huzurla telefonumu alarak ekranı açtım. Pamir'den bin ton arama vardı. Kaşlarımı çatara 10 dakika önce ısrarla aramasının sebebini merak ettim. Geri aradım bu yüzden.
" Alo! Abla, nerdesin? "
Endişeli sesi yüzünden korktum bir an.
" Bu polisler ne, Allah aşkına? Abartmıyor musun!? " dediğinde korkumun yerini sinir aldı. Dilimi ısırdım bir şey dememek için. Dayanamayacağımı anlayarak telefonu kapattım bir şey demeden.
Sabır çekerek yüzümü sıvazladım. Ben gerçekten delirecektim artık!
Kapım sertçe vurulduğunda, " Ne var?! " diye bağırdım kendime engel olamayarak. Önce ses gelmedi, daha sonra kapı yavaşça açıldı. İlk geldiğim de gördüğüm gençlerden büyük olanlardan birisiydi.
" Gelebilir miyim? " diye sorduğunda ayakta dikilmeyi keserek sandalyeme ilerledim ve oturmadan başımla onayladım. " Rahatsız etmiyorum umarım? "
" Rahatsız etsen gelmene izin vermezdim. Kısa kes. " dedim umursamazca arkama yaslanıp keskin bakışlarımı yüzüne sabitleyerek.
Oturduğu yerde kıpırdanarak boğazını temizledi. Ellerini dizlerinde birleştirerek nefeslendi. Gergindi.
" Ben, yani biz pek bir şey anlayamadan apar topar geldik. Eğer, zahmet olmazsa neler olduğunu anlatabilir misin? "
Kibar kibar konuşması ile dudağımın sağ tarafı usulca kıvrıldı. Çağlayan ailesi örnek alsındı azıcık. Saygı konusunda.
" 25 yıl önce deden olacak adam, doğduğum aileden beni alarak başka aileye vermiş. Yani Çağlayan ailesinden Akçay ailesine geçiş yapmışım. Evet, bunları deden planlamış. Ortaya çıkmasın diye, Araz Çağlayan'ın hastanesinin arşivini yaktırmış. " dedim tek düze bir sesle. Daha sonra şaşkın ve dehşet dolu yüzüne karşı elimi salladım. " Bir ay önce çıktı ortaya, bilmemeniz normal. Ki bilseydiniz yine bir şey değişmeyecekti. Anlayacağın deden, son nefesini dört duvar arasında verecek. " dedim keyiflenerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
155 imdat - Ailem -
Teen Fiction" Merhaba, ben Pelin Akçay. Başkomiser Pelin Akçay. Memnun oldum. " Pelin ebeveynlerinin ani ölümü sonrasında, yas tutmaya bile vakit bulamamıştı... Hayatını akademik kariyeri ve kardeşine ayırarak, kendisini bile düşünmeden bir rutin üzerine oturt...