Keyifli Okumalar!
♡
Hayat karmaşıktı. Güldürür, ağlatır, kızdırır, şaşırırtır, ama en sonunda sana yardım ederdi.
Önce yokuşa tırmanmanı sağlardı, sonra yanına bir taksi gönderir sana yardım ederdi.
Bundan 5 sene önce 20 yaşındaydım. Pamir ise 18 yaşına girmemişti daha. 5 ayı vardı. Yaşadığı şoku ve acıyı aşamadan, ben daha komadan uyanamadan onu çocuk esirgemeye vermişlerdi.
Evet, o iyiydi. Ama bacakları değildi. Yürüyemiyordu. Her şeyini yapmışlar, tekerlekli sandalye vermişler ve onu göndermişlerdi.
Uyanmayacağım sanmışlardı. Yalnız kalacak sanmışlardı.
Ama ben, sanki onun çığlıklarını duymuş gibi ikinci gününde aniden uyanmıştım. Serkan hiç bir şey bilmiyordu. Ankara'da okuyordu. Aramamışlardı. Uğraşmamışlardı.
Uyandığım gibi Pamir demiştim. Nerede demiştim. Umursamamışlardı. Tedaviyi yapmışlar, sesimi duymamış gibi uyutmuşlardı. Evet. Uyutmuşlardı. O anki öfkemi hayal dahi edemiyordum.
Uyandığım gibi hastaneyi birbirine katmıştım. Hepsi şok olmuşlardı. Onlar beni durduramadan, eğitim gördüğüm akademinin polislerini yığmıştım buraya. Gözüm görmemişti, onları duymamıştım.
Pamir demiştim. Nereye gönderdiniz demiştim.
Baş komiser tutmuştu beni. Sevdiği bir öğrenciydim. İyi ki öyleydim. Yardım etmişti. Pamir'i gönderdikleri yerden almıştık. Reşittim, velayetini alabilirdim. Almıştım.
" Günaydın. "
Esneyerek girdiğim mutfakta oturan Mirza'ya demiştim bunu. Camda olan gözleri hızla bana döndü.
" Günaydın... Şey, erken uyandım da. Ses çıkarırsam falan diye öyle buraya oturdum. " diye anlamazsız bir açıklama yaptığında ona kısa bir bakış atarak kahve makinesine su koydum.
" Sen neden erken uyandın? " diye boş bir soru sorduğunda ona tip tip baktım. Aydınlanmış bir bakış attı. " Doğru, sen polistin.. " diye mırıldandı sanki yeni hatırlıyormuş gibi.
Bu mal haline gülmek istesem de bir şey demeden dolabı açtım. Dolaptan kahvaltıkları çıkarıp masaya yerleştirirken ayaklandı.
" Yardım edeyim mi? " diye sorduğunda ekmeğe bir bakış attım ve ona döndüm.
" Kapıdan çık, sağa dön 500 adım sonra bir market var- "
" Gördüm onu, biliyorum. " dedi hızla sözümü keserek. Sonra ekmeğe baktı ve başını salladı anlamış bir bakışla. " Alır gelirim şimdi. Başka bir şey lazım mı? " diye sorduğunda dolaba döndüm.
" Bir koli yumurta al, bir de içecek bir şeyler. Ne seviyorsanız, Pamir içinde Ice Tea al. Şeftali aromalı. " derken dolabın kapağını kapatmış salona ilerlemiştim. Arkamdan geldi.
" Bu kadar mı? " diye sorarken televizyon ünitesinden cüzdanımı almış ona başımı sallamıştım. Cüzdanımdan kartı çıkartarak uzattığım da ters ters baktı. " Ben öderim, ne gerek var? O kadar yedik, içtik. Bunları bari alayım. " diye anlamsız bir savunma yaptığında ona boş bir bakış attım.
" Ne içicekseniz sen ödersin, benim istediklerimi burdan al. " dediğimde durdu ve bana melül melül baktı. " Al sana. " diyerek eline tutuşturdum kartı. " Sevmem öyle birine bir şey ödetmeyi. Hem misafirimsiniz, para ödeyin diye mi misafirsiniz sanki? " dedim fakir ruhumu konuşturarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
155 imdat - Ailem -
Novela Juvenil" Merhaba, ben Pelin Akçay. Başkomiser Pelin Akçay. Memnun oldum. " Pelin ebeveynlerinin ani ölümü sonrasında, yas tutmaya bile vakit bulamamıştı... Hayatını akademik kariyeri ve kardeşine ayırarak, kendisini bile düşünmeden bir rutin üzerine oturt...