ya biz ne ara 25. bölüme geldik, ne ara 200k olma yoluna girdik? duygulandim valla😭😭
♡
Bir buz kütlesinin üzerinde, ne zaman kırılacakta hayatım suda son bulacak diye düşünürdüm her zaman. Bir buz kütlesinin üzerindeydim. Güneş tepemdeydi ve buzlar yavaş yavaş çatırdıyordu. Endişeli, bir o kadar sakince çözüm arıyordum.
Buz kütlesi, hayatımdı. Güneş, bilmediğim düşmanımdı. Güneş, sonunda buz kütlesini kırmıştı. Hayatım, şuan iki bölüme ayrılmıştı.
Bir parçası, ailem ile doluydu. Diğer parçasında ise, ben yalnızdım. Her zaman ki gibi.
Parçaların ilerlediği suda, iki tarafta çabalıyordu. Uzaklaşmamak için.
Peki, nasıl hayatta kalacaktık? Ne için savaşacaktık? Hayatımız için mi, aramızda ki bağlar için mi?
Cevap, basitti.
" Tepki veriyor, uyanması uzun sürmez. Ailesine haber verin. "
Kulağıma dolan sesler, bana dejavu yaşatıyordu. Yıllar önce de aynı cümleleri işitmişti, bu kulaklar.
" Bedeni tepki veriyor, uyanması uzun sürmez. Ailesi ölmüş değil mi? Kardeşi yaşıyor mu? Çok yazık. "
Görüntüler bir bir gözümün önüne gelirken, canım yandı. Ne yaşamam lazımdı, bunların bitmesi için? Ne yapmam lazımdı, sakin bir hayata sahip olmak için?
Nefesimin daraldığını hissettiğimde, gözlerim refleksle açıldı. Elimi havaya kaldırıp, yüzümde ki oksijen almamı sağlayan buhar makinesine koyduğumu hissettim. Bir çırpıda onu çeneme indirdiğimde, kesik nefeslerle soluklanmıştım.
Gözlerim ışığa alışmaya çalışırken bulanık bakışlarımı duyduğum sese doğru çevirdim. Kaldığım odanın camına yapışmış, fok balığı misali ağzını kocaman açarak bağıran Serkan cama abanıyordu.
Ölmek üzere olduğumu unutup espiri yeteneğimi nasıl geliştiriyorum, gördünüz mü?
Gülümsemeye çalışarak göğsümde ki elimi hafifçe kaldırıp oynattım ona doğru. Gülerek el salladı. Hayır, zıplaya zıplaya gülerek el salladı.
İyileşmiş miydi o?
" Bizi fazla bekletmediniz, Pelin Hanım. Maşallah, pek güçlüsünüz. "
Bakışlarımın değmediği kısma kayan gözlerim, beyaz bir önlükle çarpıştı. Gözlerimi kaldırırarak tepemde dikilen orta yaşlı doktor, gözünde ki gözlüğü düzeleterek gülümsedi.
" Konuşabilecek kadar iyi misiniz? " dediğinde dudaklarımı aralasamda, boğazımda ki kuruluk yüzünden kaşlarımı kaldırıp indirdim. Başını sallayarak, " Anlıyorum. İlk bir kaç saat, vücudunuzda ki kaslar kendine gelemeyebilir. " diyerek bilgilendirmesine 10 dakika daha devam etmişti.
Hastaneye nasıl geldiğimi, ne durumda olduğumu, tedavi sürecinin nasıl geçtiğini tek tek anlattığında ilgiyle onu dinlemiştim. Adının Sıraç olduğunu söylemişti. Bu hastanenin genel cerrahıymış.
" Birazdan sizi normal odaya alacağız. O zaman hemşire arkadaşlarımız gelecek, ufak testler yapacaklar, sorular soracaklar. Kontrollerden sonra, aileniz ile görüşebilirsiniz. " diyerek son kez gülümsemiş, sensörlü kapıdan geçerek çıkıp gitmişti.
Gözlerimi kapatarak ardarda yutkundum. Aklıma gelenle gözlerimi açtım, ve gözüm sağ koluma kaydı. Boydan boya sargıda olan kolum ile, açıkta ki parmaklarıma baktım. Uyuşmuş olduğunu hissediyordum. Oynamaları için, kendimi zorladığımda saplanan ağrı ile yüzümü buruşturdum. Bu sefer, alnıma ve çeneme ufak ufak ağrılar girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
155 imdat - Ailem -
Novela Juvenil" Merhaba, ben Pelin Akçay. Başkomiser Pelin Akçay. Memnun oldum. " Pelin ebeveynlerinin ani ölümü sonrasında, yas tutmaya bile vakit bulamamıştı... Hayatını akademik kariyeri ve kardeşine ayırarak, kendisini bile düşünmeden bir rutin üzerine oturt...