ara bölüm ile geldim, ve yepyeni muhteşem bir karakter ile. bölüm sonu sorularını cevaplarsanız, daha hızlı ilerleyeceğiz. çünkü tamamen kitaba odaklanmaya başladım, boş anlarım bu sıra fazla. lütfen, bol bol yorum ve fikirlerinizi paylaşın. ( sınırları aşmadığınız sürece💘)
keyifli okumalar.
♡
Kafanın içinde ne varsa, atmak bazen zor oluyordu. Doldurmak kolaydı beynini, susturmak zordu ama. Boşaltmak zordu.
Türlü türlü yöntemlerle başarabiliyordu bazılarımız. Yemek yaparak, kitap okuyarak, oyunlar oynayarak, birileriyle gülüşerek, uyuyarak.
Bunlar bilindik şeylerdi.
Benim ise kafamı dağıtmam biraz zor oluyordu. Ve ihtiyacımın olduğu tek yer, önümde ki mezarlıktı.
Aile mezarlığının önünde boş gözlerle iki mezarlığa baktım. Gözlerim gibi, mezarların içi de boştu. Kefenler boştu. Toprak, bir boşluğu doldurmuştu sadece.
O boşluklarda olan tek şey, aile fotoğrafımızdı. İki mezarlığa da 2 çerçeve gömdürmüştüm. En azından geldiğimde, boş olmaması içimi bir nebze rahatlatıyordu.
Uzun zamandır gelmediğimi, mezarların üzerinde ki solmuş çiçekler ve kuru toprakla anladım. Gözlerim elimde ki şişeye kaydı. İç çekerek ilerledim ve yavaşça babamın adı yazan mezarın üzerine dökmeye başladım.
" 1 tane bile öz çocuğun yokmuş, gördün mü? Görmüşsündür tabii. Eminim bunu uzun zaman önce anlamıştın ama içine atmıştın. Değil mi? " dedim kırık bir sesle.
Ona hiç bir zaman selam veremezdim. Yaşadığında da böyleydi. Sarılırken ve bam diye konu açardık. Vedalaşmazdık. Vedalaşmamıştık.
Babam beni, ben babamı her zaman anlardım-k. Öz olmasakta, birbirimize fazla benzerdik. Karakter ve huylarımız tıpa tıp aynıydı. Küçükken annemi, ergenliğimde babamı örnek almıştım.
Küçükken Kübra Akçay gibi cilveli, çoşkulu, nazlı bir kızdım. Ergenleştiğimde, İhsan Akçay gibi olmuştum.
Dışarıya buzdolabı, içeriye cıvıl cıvıl. Sert ve bir o kadar merhametli bir babaydı. Bugüne bugün bana bir kere bağırdığını, kızdığını, elini kaldırdığını hiç hatırlamıyordum. Şefkatini üzerimden hiç çekmemişti. 2 yakın arkadaş gibiydik.
İlk sigaramı, ilk alkolümü, ilk kavgamı onunla yaşamıştım. Her kötü şeyde yanımda durmuştu. Dizlerim büküldüğü an kolumdan yakalamış ve düşmeme asla izin vermemişti. ' Yaparsın sen ' derdi her konuda. Basit bir olayda bile, kendime olan o güveni hep aşılayan, İhsan Akçay'dı.
Şanslı doğmamıştım belki ama, hayat yüzüme mükemmel bir gülüşle bakmıştı.
" Tanıştım onunla. Öz babamla tanıştım. Ama merak etme, senin yerine asla gelemez. " dedim kendi kendime gülerek. " Biliyor musun, o çok çaresiz. Sen eğer şuan burda olsaydın, yaşadıklarını dinleseydin büyük bir kahkaha atardın. Ne bu eziklik lan, derdin yüzüne yüzüne. "
Gülerek mezar taşına hafiften oturdum. Gözlerim mezarlıkta gezindi. Bir çok insan vardı. Kim bilir neler yaşanmıştı bu ölüler mekanında. Neler görülmüş, nelere şahit olmuştu kuru bedenler.
" Yardım istiyor benden. " dedim durgun bir sesle. " Onu kurtarmamı istiyor. Sen neden yardım istemedin benden, baba? Neden beni de kurtar demedin? "
Gözlerim dolarken başımı iki yana salladım. Saçlarımı geriye savurup elimde ki şişeye baktım.
" 2 haftadır her şeyi didik didik ettim. Nerede yanlış yapıyorum, neyi görmüyorum bilmiyorum. Anlamıyorum bazen, neden biz? Ne yaptıkta bunlar oldu? Kim ne yaptı da cezasını biz çektik? " derken gözlerim Kübra Akçay'ın mezarına kaydı. " Onu suçlamak istemiyorum, baba. Ona ne kadar düşkün olduğumu sen bilirdin. Keşke... Keşke yanımda olup bana biraz yardım etseydin. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
155 imdat - Ailem -
Teen Fiction" Merhaba, ben Pelin Akçay. Başkomiser Pelin Akçay. Memnun oldum. " Pelin ebeveynlerinin ani ölümü sonrasında, yas tutmaya bile vakit bulamamıştı... Hayatını akademik kariyeri ve kardeşine ayırarak, kendisini bile düşünmeden bir rutin üzerine oturt...