Bölüm 29 | Keder Meleği

29.3K 2.3K 2.8K
                                    

 İyi akşamlar <3

Gecikmeli geldik ama nihayet geldik!!!

oy ve yorumlarınızı bekliyorum. yine kritik bir bölümle sizlerleyiz.

çokça öpüldünüz.

Cehennemde açan cennet çiçeklerine...

Cehennemde açan cennet çiçeklerine

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BÖLÜM 29 | KEDER MELEĞİ

Ezio Family - Jesper Kyd

Bir Beyaz Orkide - Cihan Mürtezaoğlu


Damlarımda akan ağır kan. Üzerimde taşıdığım ruh yalnızca yedi gram. Al benden neyimi istiyorsan. Kendisine olan saygısını da yitirdiğinde ne yapar insan? Kim açar kapısını, kendinden bile kaçsan? Kalmak mı zor gitmek mi? Otuz beş binde verilen bir karar. Hangisi yaşatır, hangisi derinden yaralar? Verilmesi zor cevaplar. Tek tesellisiyse; bazı insanlar böyle yaşar...

Ender Çakırca o arabadan indiğinde ve muhtemel yıllar sonra gördüğü oğlunun yüzüne, kazandığı bir cesaret ve bolca da çaresizlikle baktığında daha önce hissedeceğimi düşünmediğim şeyler hissettim. Aral mıydı bunun sebebi yoksa ben gerçekten olmamı istedikleri kişi değil miydim bilmiyordum artık. Tek bildiğim Aral'ı düşündüğümdü. Ender Hanım'a bakarken, Deniz'e bakarken hatta aynaya bakarken bile Aral'ı düşünüyordum. Omzum sızlıyordu mesela tam onun yandığı yerden. Sonra onu yakanı düşündüm. Sebebini ve şimdi bu anı görmek için her şeyini verebilecek olan ve kendisi her şeye değer olan o adamı düşündüm. Sanki annesinin endişesini hissetmiş gibi uyanan o adamı düşündüm. Dik bir başla yukarı çıkmamı istiyor Hükümdar Çakırca. Fakat karşımdaki şu manzara bile bir nevi benim eserim. Aral... Şu görüntüye hangi yönünden bakarsam kendimi temizlerim? Ben ellerimi temizleyebilir miyim Aral? Sızılarımın sebebi sensin ama kesik içinde benim tenim. Kesiklerin nasıl olduğunu gördün mü Aral? Gözümün nasıl döndüğünü gördün mü?

Gözlerimi bir an olsun karşımdaki görüntüden ayıramadım. Deniz'in annesini kolları arasına alışını, onu göğsüne yaslayışını, yüzünü saçlarına gömüşünü, sırtını sıvazlayıp buğulanan gözlerine rağmen dik bir duruş ve güven verici bir ses tonuyla onu teselli edişini izledim. Gözlerim iyi göremediğinden buğulu silueti o kadar Aral'ı anımsattı ki bu anın gerçek olmayışı çok sıktı canımı.

Ekin kaskatı kesilmişti yanımda. Kalp atışını duyabiliyordum, rayından çıkmış bir tren gibiydi; hızlı, dengesiz ve sarsıcı. Kalakalmıştı öylece. Bu ne yapacağını bilmezlik, Aral için endişe ederken adım atamayışından tanıdıktı.

Aral olsaydı ne yapardı diye düşündüm farkında dahi olmadan. Kriz anında Aral gibi hareket etmek üzerine bir savunma mekanizması geliştirmiştim. Kafamın içindeki Aral, benim otomatik pilotumdu. Elim kalktı yavaşça, Ekin'in sırtına yerleşti ve hafifçe baskı uyguladım ona. Eğer şimdi gitmezse o yabancılaşmayı atlatması daha zor olacaktı. Annesinden adım adım kopmuş biri olarak çok iyi biliyordum bunu. Tıpkı Deniz abisinin yaptığı gibi ayak uydurmalı ve adapte olmalı, annelerinin işini kolaylaştırmalıydılar yoksa arayı kapatması yine zaman alacaktı.

BAZI İNSANLAR BÖYLE YAŞARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin