Düğün

15.8K 599 123
                                    

Uzandığım yatağımda kapının çalması ile doğruldum.

"Bulut oğlum, hadi uyan çalışanlar geldi."

Annemin sesi ile kitlediğim kapımı açmıştım. Onu baştan aşağı incelediğimde siyah dar elbisesi güzel fiziğini ortaya çıkarmış saçlarını açık bırakmıştı. Makyajı abartı denebilecek kadar vardı ama onda kötü durmuyordu.

"Neredeler?" Diye sorduğumda eliyle karşı odayı gösterdi.

Odaya doğru yürüyüp kafamı içeri uzattığımda odanın boğuk havası nefes almamı zorlaştırmıştı.

"Ne dikiliyorsun, girsene içeri!"

Yan tarafımdan gelen sesle yerimden sıçramıştım.

Sevgili ablam, bugüne özel evine kuaförler getirtmiş ama hala güzelleşememişti.

"Aptal, zaten çirkin bırak bari güzel göstermeye çalışsınlar." Diye mırıldandığını duydum.

Bundan dört, beş yıl önceki ben olsam bu dediklerini kafama takar ağlardım. Fakat şimdi artık o kadar alışmıştım ki bir şey demek bile içimden gelmiyordu.

Benim için ayrılan sandalyeye oturdum ve makyajım ile saçımın yapılmasını izledim.

Aradan geçen birkaç saatin sonunda düğün için özel dikilen takımı giymek için odama girerken sıkıntıyla nefes almıştım.

Bir an önce bu düğünün bitmesini istiyordum çünkü şimdiden çok yorulmuştum.

Üstüme takım elbiseyi giydikten sonra aynada kendime bakmıştım. Fakat uzun sürmeden beynimin içinde bir ses yankılandı. 'Zaten güzel değilsin ki.'

İstemsizce boğazıma bir yumru otururken başımı iki yanıma salladım. "şimdi değil." Demiştim içimden. "Şimdi değil Bulut, sabret."

"Efendim, araba hazır Hakan Bey sizi çağırıyor." Diyen görevli sevim teyze ile ona gülümsemiş ve aşağıya inmiştim.

Arabaya bindiğimde annem ve babam çoktan binmişlerdi.

Araba hareket ettiğinde önümüzde dört arkamızda üç olmak üzere korumalarla gitmeye başlamıştık.

Kara ailesi, yeraltı dünyasına hükmeden ayrıca birçok şirketin de sahibi olan tehlikeli bir aileydi.

Bu yüzden olası bir tehlikeye karşı önlemler arttırılmıştı.

İçimde az da olsa heyecan ve mutluluk vardı. Küçüklüğümden beri çektiğim ablam sonunda evden ayrılıyordu.

Araba durduğunda kapımızı şoför açmış ve onun kapımızı açması ile birlikte flaşlar patlamaya başlamıştı.

"Hakan Bey, kızınız Özlem Hanımın yıldırım nikahının sebebi nedir?"

"Efendim bu gerçekten aşk evliliği mi yoksa iş için mi gerçekleşiyor?"

"Ablanızın evlendiğine üzülüyor olmalısınız."

Ve daha bir çok saçma sapan sorulardan bizi kurtaran güvenlikler olmuştu.

Bizim için ayırttırılan masaya oturduğumda annem ve babam da yanıma geçmişti.

Uzun masanın karşısındaki sandalyelerin boş olması ile Kara ailesinin daha gelmediğini anlamıştım.

Işıklar kapandıktan sonra büyük masayı dolduran Kara ailesi ile yüzümde hafif bir sırıtış oldu. Eğer Ege burada olsaydı kesin üç kardeşten birine aşık olurdu.

Uzun merdivenden inen ablam ve Atilla Karayı görmem ile yutkundum.

Uzun, kaslı bir bedeni vardı. Yakışıklıydı. Gerçekten de herkesin isteyebileceği bir adamdı.

Ve benim ablam bu adamla evleniyordu.

Ne mutlu ama.

Alkışlar eşliğinde masaya oturduklarında nikah memuru eline mikrofonu almıştı.

"İyi günde, kötü günde; hastalıkta ve sağlıkta Ekrem oğlu Atillayı eşin olarak kabul ediyor musun?"

"Evet!"

Ablam büyük bir sevinçle evet dediğinde gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutmuştum.

Aynı soruları Atillaya da sorduktan sonra "bende sizi karı-koca ilan ediyorum." Demişti.

Atilla ablamı dansa kaldırdığında kardeşlerden birinin eşinin "valla ben olsam bunla değil kardeşiyle evlenirdim şundaki güzelliğe bak." Dediğini duymuştum.

Benden bahsediyordu ama duyulmadığını zannediyordu. Çaktırmadan güldüm bu dediğine.

Tam o sırada elektrikler gitti. Kardeşler hızlıca ayağa kalkarken "Kemal, birisi kameralarla oynamış hiçbir şey görünmüyor." Dediğini duymuştum.

"Allah kahretsin, herkes güvenli bir yere geçsin aniden saldırı yapılabilir."

Diyen oğlana babam "oğlum belki de elektrikler gitmiştir sadece." Demişti.

Oğlan başını hızlıca iki yanına sallayıp ağzını açtığı vakit patlayan silah sesiyle büyük bir çığlık tufanı kopmuştu.

Ve tek bir silah sesinden sonra ışıklar geri yanmıştı.

Kafamı titreye titreye çevirdiğimde yerde kanlar içinde yatan ablamı gördüğümde nefes alamamıştım.

Evet, onu asla sevmiyordum. Ve ölse üzülmem de diyordum. Ama yerde kanlar içinde onu görmek canımı yakmıştı.

Annemin koşarak ablamın yanına gitmesiyle babam ve bende kalkmıştık. Diğerleri de bizim gibi ablamın yerdeki bedeninin etrafını sararken

"Ambulansı arayın!" Diye bağırdım. İnsanlar yavaş yavaş şoktan çıkarken birilerinin ambulansı aradığını duyuyordum.

Bazıları da kendi aralarında "yazık oldu." Şeklinde konuşuyordu.

Ablam gözleri hafif aralık bana bakarken gülümsedi.

"Ha-hayatını çal-çalmaya çalıştım. A-ama başaramadım. Atilla artık senin eşin Bulut." Gözlerini kapattığında bakışlarım yanımdaki iri bedenle kesişti.

Ardından gelen ambulans ile kendime gelip gözlerimi ondan çektim.

Ablamın dediği şeyi çok net anlamıştım.

Bizim geleneğimize göre gelin ölürse damat gelinin kardeşi ile evlenir. Bu olayın adına "takas." denirdi.

Ve ben eğer ablam ölürse takas edilecektim.

Onlar evlerindeki ölü gelini toprağa verecek karşılığında da beni alacaklardı.

Evet, yeni bir kurguyla tekrardan karşınıza geldim. Açıkçası bu kurgu için oldukça heyecanlıyım. Umarım düzgün yazabilirim.

Sizleri seviyorumm.

TAKAS | GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin