Telefon

2.1K 157 16
                                    

Çok uzun bir zaman sonra gelebildim. Tek diyebileceğim şey sınav haftası gerisini anladınız siz.

İyi okumalarr😚

Atilla'nın anlattıklarından sonra içim Ege'yi arama isteği ile yanıp tutuşmuştu. Elime telefonumu aldığım gibi canım kardeşimi aradığımda anında açılan telefonla gülümsedim.

"Alo, kiminle görüşüyorum acaba? Çünkü bu hayırsız öldü zannediyordum da ben." Diye konuşan tripli sesine kahkaha attım.

"Hay aksi yanlış numara herhalde bayım, iyi günler." Dememle "dur dur!" Diye bağırması bir oldu.

"Hayırdır, korktun sanki biraz?" Diye eğlenen tavırla sorduğum soruya "kes şerefsiz ayda yılda bir arıyorsun onda da kapatma bari." Demişti.

Haklı olduğu için konuyu daha fazla uzatmamayı tercih ettim. "Haklısın kardeşim eşeklik ettim ama balayı yapıyorum yani müsait değilim pek anlarsın ya." Dediğimde telefonun diğer ucundan "ay verdin mi? Bekliyordum zaten ama cesaret edemezsin demiştim. Anlat bakayım nasıl oldu?" Meraklı sesiyle gözlerimi büyütüp "oha ayı! O kadar da değil yani." Dediğimde gülmeye başladı.

O an daha çok emin oldum. Ege benim sadece arkadaşım ya da kardeşim olamazdı. O benim her şeyimdi. Sadece sesini duymak bile kendimi iyi hissettirmişti.

"Alo, Van kedisi orada mısın? Sesin gelmiyor da." Diyen arkadaşımla girdiğim transtan çıkıp Ege'ye Marius'ı anlatmaya başladım.

Başta beni Marius'tan kıskansa da sonradan "kanım kaynadı benim bu çocuğa getirsene Türkiye'ye." Demişti. Şakasına "başı bağlı onun." Dediğimde " e benim de başım bağlı şekerim." diye karşılık vermişti.

Gözlerim kocaman açılırken "hadi canım İlerlettiniz mi lan arayı Enginle?" Diye sormuştum.

Gerisisinde ise Atilla yanıma gelene kadar bana Engini anlatmıştı.

------------------------

"Bu kadar mutlu olacağını bilsem Egeyi de getirirdim buraya." Diyen memnuniyetsiz sesle yatakta dizlerimin üstüne gelerek yatağa oturmuş bedenin boynuna sarılmıştım.

"Siz beni mi kıskandınız acaba?" Diye sormuştum.

Ellerini belime atıp "bilemiyorum Bulut Bey, öyle mi olmuş acaba?" Diye beni taklit ettiğinde gülerek dudağını öptüm.

Bu hareketimle gözleri kocaman açılırken bir eli dudağına gitti. "Sen beni mi öptün?" Diye şokla sorarken gözlerimi kaçırıp "olabilir?" Demiştim.

Anın gazıyla Atilla beni tuttuğu gibi kucağına çekerken çığlık atmıştım.

Kapattığım gözlerimi açtığımda bana hayran hayran bakan bedenle utanıp bakışlarını çekmiştim. Eliyle çenemden tutup yüzümü yüzüne yaklaştırırken dolgun dudakları dudaklarımla buluştu.

Yavaş hareketlerle üst dudağımı emmeye başlarken bende alt dudağını emmiştim.

Öyle arzu dolu bir öpücük değildi bu öpüşme.

Dudaklarına susayan dudaklarım kavuşmuştu sanki hasret olduğu tene. Öyle ince bir sızı vardı ki kalbimde sanki ölüyordum ama aynı zamanda nefes alabiliyordum.

Seni ne zaman bu kadar çok sevmiştim bilmiyordum ama artık sensiz yapamazdım.

Dudaklarımızı ayırıp ellerimle yanaklarını tuttuğumda "bana neden böyle bakıyorsun Bulut?" Demişti. Hafif bir tebessümle "nasıl bakıyormuşum da?" Dediğimde "sanki gidecekmiş gibi..." Demesiyle olduğum yerde kaldım. Yüzümdeki tebessüm silindi ve yerine hüzün dolu bakışlar aldı. "Öyle mi bakıyorum gerçekten?" Dediğimde ellerimi tutup öptü ve Atilla Kara benim yanımda ellerimi öperek ağlamaya başladı.

O an benim için zaman durdu, onun gözünden akan her bir yaş kalbime hançer oldu. "Gitme." Dedi sadece. "Gitme gitmeni kaldıramam Bulut." Dedi.

"Gitmem, neden gideyim ki Atilla? Sen benim evim olmuşsun ben senden nasıl gideyim, evimi nasıl yakayım?" Demiştim.

Uzun uzun baktı gözlerimin içine daha sonra yüzümün her bir noktasını öpmeye başladı. Anlamıştım aslında neden böyle yaptığını. Benden korkuyordu Atilla. Kendime zarar vermemden, onu terk etmesem bile kendimden vazgeçmemden korkuyordu.

Kim bilir belki de haklıydı.

Gözlerini silip iki gözünü de öptüm. "Hadi kalk bakalım, bugün romantik bir yemek yiyeceğiz." Demiştim. Boğazını temizleyip oturduğu yerden kalktı ve giyinme dolabının önüne gitti. İçinden bir kutu çıkarırken kaşlarımı çattım.

Kutuyu alıp önüme geldiğinde "bu kutudaki kıyafeti seninle ilk tanıştığım zamanlarda görmüştüm.Çok garibine gidecek belki de ama melek gibi olduğun için kıyafeti görünce aklıma direkt sen geldin içimden dedim ki 'ona ne kadar da çok yakışır ama.' ve sonra dayanamayıp aldım."

(Düğmeleri inci olarak düşünün

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Düğmeleri inci olarak düşünün.)

O kadar zarif bir takım elbiseydi ki incecik ama kaliteli bir kumaştan yapılmış yer yer olan inciler kıyafeti çok güzel süslemişti.

Kıyafet güzel olmasa bile Atilla'nın düşüncesi kıyafeti giymem için yeterde artardı bile.

"Neden düğünümüzde vermedin ki? Damatlık yerine bunu giysem daha mutlu olurdum." Dedim.

Gülümseyip "o damatlığın içinde ayrı bir güzeldin Bulutum." Demişti. Gülümseyip sıkıca sarıldığımda bana karşılık verip saçlarımı öpmüştü.

Mutluydum, uzun bir aradan sonra ilk defa mutluydum.

TAKAS | GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin