Randevu

4.1K 266 27
                                    

İyi okumalar aşklarım hatam varsa affola aceleyle yazdım sizi daha fazla bekletmemek adına❤️😚

Banyodan çıktıktan sonra Atillanın teklifi üzerine yemeğe gitmeye karar vermiştik. Onunla birlikte ilk defa bir randevuya çıktığım için heyecanlanmıştım. Üzerime beyaz salaş bir gömlek ve altına bej kumaş pantolon giymiştim. Saçlarıma şekil verdikten sonra giyinme odasından çıkıp Atilla'nın yanına gittim.

"Atilla hadi ben hazırım."

Atillanın bakışları beni bulurken beni baştan aşağıya süzmüş sonra eline aldığı ceketi ile yanıma gelmişti. Kapıyı açıp bana yol verdiğinde gülümsedim. Centilmen bir kocam vardı.

Yanımda yürümeye başlayan bedeni çaktırmadan sürdüğümde dudaklarımı yaladım.

Yakışıklı bir kocam vardı vesselam.

Otelden dışarı çıkıp arabaya bindiğimizde "gitmek istediğin bir restorant var mı?" Demişti. Kafamı iki yanıma sallayıp "sen nereye gitmek istersen oraya gidelim." Demiştim.

Başını sallayıp arabayı sürmeye başladığında yoldan geçen insanları izlemeye başladım. Finlandiya, en saygılı en düşünceli ve en zeki ülkeler arasına girebilecek bir ülkeydi.

Bu yüzden belki de en sevdiğim ülkeydi.

Arabadan indiğimizde restorantın çalışanları bizi karşılamış bize en güzel masayı vermişti.

Masaya oturduğumuz zaman önümüze konan menü ile yemeğimizi seçip sipariş verdik.

Yemeklerin gelmesini beklerken Atillaya teklifte bulunmuştum. "Atilla şimdi ben sana sorular soracağım sende cevaplayacaksın tamam mı?" Dediğimde kaşını kaldırıp"neden?" Demişti.

İstemsizce gülen suratım düşmüş "birbirimizi daha iyi tanıyalım diye." Kısıkça mırıldandığımda "olur." Demişti.

Eydiğim başımı kaldıp sevinçle suratına bakarken aklıma gelen ilk soruyu sordum. "En sevdiğin renk?" Böyle bir soru beklemiyor olacak ki birkaç saniye durup "hiç düşünmemiştim biliyor musun?" Demişti. Kaşlarımı çatıp "en sevdiğin rengi bilmiyor musun Atilla?" Dediğimde düşünmeye devam ediyordu. "Bana hiç böyle sorular sorulmadı Bulut; bana genelde hangi silahı kullandığım, kaç kişiyi öldürdüğüm, kiminle iş birliği yaptığım soruldu." Demişti.

Ve ben, o an onun kim olduğunu hatırlamıştım.

O, Atilla Karaydı.

Mutlu ve evli bir iş adamı olduğu maskesi vardı.

Fakat o bir katil, bir mafyaydı. Ve ben, bu gerçekleri unutmuştum.

Başımı sallayıp masanın üstündeki suyu içerken konuyu dağıtmak için "benim en sevdiğim renk zümrüt yeşili.cok severim ve çok asil bir renk olduğunu düşünüyorum." Demiştim. Kafasını sallayıp beni onayladığında tekrar ağzımı açmıştım ki bana "senin yeşil olan gözünün rengi." Demişti. Ne dediğini anlamadığım için "ne?" Derken "Diyorum ki en sevdiğim renk, senin yeşil olan gözün." Demişti.

Yüzüm benden bağımsız kıpkırmızı olurken samimi bir şekilde gülümsedim ona.

Yemeklerimiz geldiğinde aç olduğum için direkt yemeğe odaklanıp birbirimizi tanıma sorularını rafa kaldırmıştım. "Çok mu acıktın?" Dediğinde kafamı salladım. "Deseydin ya yemek alırdım gelmeden önce." Demişti. Omuzumu silkip yemek yemeğe devam ederken güldü.

En sonunda yemeğim bittiğinde göbeğime bakıp gülmüştüm. "Atilla şu göbeğime bak." Dediğimde gülümseyip "kendini yemeği bitirmek için zorlamasaydın keşke. Şimdi miden de bulanır." Demişti. Gülerek kafamı iki yanıma sallamış ve masada ona doğru eğilmiştim. "Yediğim şeylerden asla pişman değilim aklım hala yiyemediklerimde." Demiştim.

  Atilla kolunu belime sarıp "bir dahakine sana tüm menüyü alayım." Demişti. Gözlerimi büyütüp ona şaka mi yapıyor diye baktığımda gayet de ciddi olan suratıyla güldüm.

Zengin koca ayrı oluyordu canım.

Tam arabaya bindiğimizde Atilla'nın telefonu çalmıştı. Atilla telefonu açıp "efendim?" Dediğinde karşı taraf ne dediyse yaklaşık 5 dakika Atilla susmuş ve dinlemişti.

"Tamam sen bana mekanı at." Dediğinde telefonu kapatıp arka koltuğa fırlattı. Nasıl bir haber gelmişti bilmiyordum ama çok sinirlenmişti. Bu beni istemsizce gererken "Atilla ne oldu?" Diye sormuştum. "Boşver şirkette problem çıkmış çıkaran kişi de burdaymış kendisi benimle görüşmek istemiş." Demişti.

Uzun uzun açıklama yapmasını beklemediğim için başta şaşırsam da sonradan kafamı sallamıştım. Yaklaşık on dakika sonra otelin önüne geldiğimizde "sen odaya çık ben bir iki saate gelirim." Demişti.

Her ne kadar gitmesini istemesemde "hayır, beni bırakıp gitme." Diyemeyeceğim için "tamam." Demiştim.

Arabadan inip otele doğru yürürken düşünüyordum.

Bana yalan söylemişti. O adam muhtemelen mafyalardan biriydi ve onunla uzlaşmak için değil kavga etmek için gitmişti.

Düşüncelerime dalmış bir şekilde otele girdiğimde küçük bir bedene çarpmıştım.

Ben çarpışma sonucunda her ne kadar sarsılmasam bile önümdeki oğlan, geriye doğru düşünce hemen yanına eğilip onu yerden kaldırmıştım. Suratıma masum masum bakan oğlana "çok özür dilerim önüme bakmıyordum. Görmemişim sizi." Dediğimde oğlan gülerek ellerini iki yanına sallamış "önemli değil, zaten önünüze baksanız da beni muhtemelen göremezdiniz." Demişti.

Dediği şeyle istemsizce onu süzdüğümde haklı olduğu için gülümsemiştim.

Karşımdaki oğlan 1.60 boylarında zayıf sarışın bir bebekti adeta.

"Cidden, kendimi çok suçlu hissediyorum sizde müsaitseniz özür niyetine kahve içer misiniz benimle?" Dediğimde bir süre o iri gözleri üstümde dolaşmış sonra da "aslında işim yok, burada da yalnızım.  Bir kahve içebiliriz." Demişti.

Burayı tanımadığım ve kaybolmaktan da korktuğum için mekan önerisi olup olmadığını ona sorduğumda "ben pek sosyal biri değilim. Nerde ne var bilmiyorum malesef." Demişti. Bu yüzden en mantıklısının Kahveyi otelin kafelerinden birinde içmek olduğunu düşünüp kafeye girmiştik.

TAKAS | GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin