1- Maskeliler

2.3K 75 8
                                    

Ellerim duyduklarım karşısında titrerken telefonu tutan ellerimi kontrol etmekte güçlük çekiyordum.

"Ne saçmalıyorsun sen ya? Ne demek Pelin'e gidiyorum?"

Yiğit ellerini saçlarının arasından geçirirken oldukça rahat görünüyordu.

"Dediklerimi duydun Ceren. Tekrar etmek istemiyorum."

İki senedir birlikte olduğum adam başka bir kızın yanına gideceğini söylüyordu. Üstelik tatile gideceğimiz geminin kalkacağı limanda üç gün önceden hazırladığım valizlerimle onun gelmesini beklerken.

"Siktir git Yiğit. Cehenneme kadar yolun var. Sakın bir daha beni aramaya kalkma. Bitti bu ilişki."

Nefes alışverişlerim deli gibi hızlanırken Yiğit'in cevap vermesini beklemeden görüntülü aramayı sonlandırdım. Gözlerim aramanın kapanma sesiyle birlikte hızla dolmuştu. Güçlükle yutkundum. Aklımı kaçırmama saniyeler vardı. Nasıl yapabilirdi bunu? Beni ortada bırakacak kadar neydi bu kadar önemli olan? Önceliği kimdi? Gözlerimin önü kararmaya yakınken kendimi valizin üstüne bıraktım.

Ona olan tüm kırgınlığıma ve sinirime rağmen telefonuma ümitle baktım fakat asla umduğum gerçekleşmeyecekti. Bunun bilincindeydim. Beni aramayacaktı. Yiğit böyle bir insandı. Bunca sene birlikte olduğum adam pisliğin tekiydi. İşte bu kadardı.

Gözyaşlarım deli gibi akmayı bekliyordu fakat ona istediği zevki vermeyecektim. Her zaman onun sözüyle hareket edip sırf kavga etmeyelim diye geri adım atan taraf ben olmuştum. Ama bu sefer aramayacaktım ve beni manipüle etmesine izin vermeyecektim.

Büyük bir kararlılıkla oturduğum valizin üstünden kalktım. Çantamın içinden biletimi çıkarıp gişeye doğru emin adımlarla yürüdüm. Valizlerin tekerlek sesleri susana, kamaradaki yerini alana kadar sürükledim durdum. Taşıdığım yükün ağırlığı umurumda olmadı.

Oda oldukça minik fakat kullanışlı eşyalarla döşenmişti. İki kişilik yatağın yanında minik bir aynalı komodin, karşısında ise lavabo, gardırop ve mini bar bulunuyordu. En güzeli ise uçsuz bucaksız denizi gösteren minik pencereden görünen manzaraydı.

Akşam yemeği saatinin gelmesine epey bir vakit vardı. Bu yüzden büyük gemiyi keşfetmeyi yemekten sonraya bırakmaya karar verip yatağa uzandım. Bu tatili ben istemiştim. Planımızı tüm detaylarıyla Yiğit'e ben anlatmıştım. O da dinlemişti. Zevkle kabul etmişti. Hatta tüm ısrarlarıma rağmen ödemesini o yapmıştı.

Yiğit varlıklı bir aileden geliyordu ve ilişkimizi iki tarafın ailesi de destekliyordu. Her şey yeniyken onu deli gibi seviyordum. Onun da beni deli gibi sevdiğini hissedebiliyordum, görüyordum. Bunu dile getiriyordu. Ama zaman geçtikçe aramıza mesafeler girdi. Bana karşı olan ilgisinin azalmaya başladığını hissediyordum. Daha asabi, soğuk davranışlar edindi. Birkaç ay öncesine kadar nedenini asker olmasına bağlamıştım. Görevlerin ne kadar zor olduğunu ve canının yandığını biliyordum. Sonuçta o vatanı uğruna savaşan bir askerdi. Fakat şimdi görüyordum ki sebebi hep altı aydır sürekli görüştüğü Pelin'di. Bir insan neden sürekli başka bir kadınla görüşürdü ki? Üstelik sevdiği bir kadın varken? Hatta nişanlıyken.

Elimi göz hizama kaldırıp nişan yüzüğümüze baktım. Canım yanıyordu. Hem de çok.

Hareket eden geminin yüksek notadan çalan sireni ile gözlerimi yüzüğümden ayırıp ellerimi göğsümde birleştirdim ve yatağın içerisinde büzüşerek gözlerimi kapadım. Gözlerimin önüne biriken yaşlar boşalırken çok geçmeden uykusuz ve yorgun zihnim kendini uykunun kollarına bıraktı.

Karnım açlıkla guruldarken kurumuş gözlerimi istemsizce araladım. Kaç saattir uyuduğumu bilmiyordum ama çok da uzun bir süre geçmemiş olmalıydı ki hiç dinlenmiş hissetmiyordum. Komodinin üstüne duran çantamdan telefonumu çıkarıp saati kontrol ettim. Akşam yemeğinin bitmesine bir saat vardı. Hızlıca yataktan doğrulup valizime yöneldim. İçinden özellikle yanıma aldığım güzel elbiseleri es geçerek mavi bir kot pantolon ve ince bir askılı çıkardım. Yüzümü minik lavaboda makyajın gözyaşlarımın gazabından sağlam kurtulan kısımlarından arındırdıktan sonra çıkardıklarımı üstüme giyindim.

SAT Komandosu (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin