"beni odam dışında bir yerde öpemezsin." derken elijah'ı kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyordu çünkü elijah, ron'un ona karşılık verdiği andan beri ron'u öpmeye çalışıyordu. üç dakikadır yanağını öpmeye çalıştığı için ron nefes nefese kalmıştı ve onunla sağlıklı bir iletişim kuramıyordu.
kaşlarını hafifçe kaldırdı ve küçük bir gülüşle onu izledi elijah. "seni her yerde öpmek istiyorum."
başını yavaşça iki yana salladığında gözleri elijah'ın dudaklarındaydı. "buna izin vermiyorum." derken o da gülmüştü.
"sırada," tatlı bir sesle konuşmaya başladı. "...gece çalıştığında, yatağında, bana sarıldığında, yanıma geldiğinde," eli yavaşça ron'un yanağını okşuyordu. "...sıkıntıyla şakaklarını ovduğunda," dediğinde sesi kısılmıştı. "...seni gördüğüm her an öpmek istiyorum."
elini onun kısa saçlarına atıp parmaklarını koyu kahve saç tellerinin arasında dolaştırdı. "bana gitmemi zorlaştıracak cümleler kuruyorsun."
"würzburg'dan geldiğimden beri benimle konuşmuyorsun." dedi açıklama olarak.
elini kendi saçlarının arasına karıştırıp gözlerini çevirdiğinde "kızgınım çünkü." diye yanıt verdi. "ölebileceğini biliyordun. neden gittin ki?"
"ihtiyacım varmış gibi hissettim." dedi kısık ve suçlu bir hisle.
"benim de sana ihtiyacım var, elijah." derken gözleri elijah'ın dudaklarına düşmüştü. "öldüğünde neler hissedebileceğimi tahmin edemiyorsun."
elijah ron'un üzerinde hafifçe hareket etti ve dudaklarını onun dudaklarına bastırdı. ron hiç beklemeden ona karşılık verirken elini tekrar onun saçlarına atmış ve elijah'ı kendisine çekmişti. bunlardan ne kadar pişman olacağını yalnızca ron tahmin edebiliyordu. onun bu kadar iyi hissettirmesine dayanamıyordu ve ondan uzaklaşamıyordu. ron, hayatında ilk defa kendisini bu denli iradesiz hissetti. elijah'ın üst dudağını dudaklarının arasına alıp onun küçük inleyişini duyduğunda, ilk defa bu denli kendi kontrolünün dışında.
onu hafifçe kendisinden uzaklaştırdı isteksiz bir şekilde. "elijah," dedi kısık bir sesle. "...beni biraz daha öpersen geç kalacağız."
"özür dilerim." dedi küçük bir gülümsemeyle.
elini onun beline atıp üzerinde doğrulan elijah'a baktı. eli, onun gömleğinin üzerinden belini kavradığında "bana saati söyler misin?" dedi tatlı bir sesle.
elijah duvarda saati arayıp bulduğunda gözlerini kısarak akreple yelkovanı takip etti. pembeleşmiş dudakları ve uykusuzluktan kızarmış gözleriyle öylece bir şeye odaklıyken karşı konulamaz derecede sevimli gözüküyordu. "sekize yirmi dakika var."
"bir sonraki müfreze sekizde harekete geçecek." dedi çok küçük bir an gerçekliğe dönerek.
elijah, bir elini yavaşça onun boynuna götürdü ve bir parmağını âdemelmasının üzerinde dolaştırdı. "sen gelecek misin?"
sakince kaşlarını kaldırarak reddetti onu. "yarın geleceğim."
"yarın seni görebilecek miyim?"
"bilmiyorum." dedi baş parmağı onun belinde ufak bir şekilde hareket ederken. "geldiğimde uyumuş olabilirsin."
yüzünü ona yaklaştırarak "uyumayacağım." dedi kesin bir şekilde.
"uyumamış olursan," elijah'ın, alnına düşen hafifçe uzamış olan saçlarını arkaya itti yavaşça. "...yanına geleceğim."
"uyumayacağım." diye tekrar etti.
"tamam," diyerek onu onayladı. "...uyumayacaksın."
geri çekilerek "gitmem gerekiyor." dediğinde bu cümlenin kendisinden çıktığına inanamamıştı.
"evet," dedi ron. "...gitmemiz gerekiyor."
elijah gizlemeye çalıştığı bir gülümsemeyle onu birkaç saniye izledi. yerinden biraz bile hareket etmek istemiyordu ancak elinden başka bir şey gelmiyordu. birkaç saniyenin sonunda hafifçe hareket etti ve yataktan kalktı. "ilk defa bir panzerin içinde bulunacağım."
biraz arkasında, beline belirsiz bir şekilde sarılan ron, dudaklarını onun boynuna bastırırken "biliyorum." demişti. "korkacağın bir şey yok aslında, öğrenmesi de zor değil."
elijah yavaşça arkasına dönüp ona baktı. "panzer kullanmasını biliyor musun?"
"yüksek ihtimalle bugün sen de öğrenirsin." dedi ron eğilip botlarını giyerken.
"o kadar basit mi?"
"aslında hiç değil ama silah kullanmaktan daha çok tekniğe dayalı. teknik şeyleri daha kolay öğreniyorsun, çok zor olmaz öğrenmen."
elijah sakince kapıyı açıp dışarı bir adım attı. ron'un, kapının arkasından onu izlediğini gördüğünde "sen ne yapacaksın?" diye sordu.
"yazmam gereken bazı dilekçeler var," dedi ron. "...odada yazıp akşama yetiştirmem lazım."
başını kapı pervazına yaslayıp kaşlarını kaldırarak "meşgul bir insansın, willhelm wagner." dedi.
hafifçe gülümseyerek "ron." diyerek düzeltti onu.
engel olamadığı bir gülümsemeyle "ben de elijah." diye yanıtladı ron'u elijah.
ron ise, onu kapı pervazından hafifçe içeri çekti ve nefesini dudakları ile kapattı. dengesini sağlamak için ona tutunan elijah, bu küçük anda ona karşılık verebilmek için parmak uçlarında hafifçe yükseldi. eli yavaşça onun sarı saçlarının arasına karıştı ron'u biraz daha hissedebilmek için ancak onu öpmek o kadar kısa sürmüştü ki elijah, elini çok geçmeden çekmek zorunda kaldı. onu taklit ederek "beni kapı pervazında öpemezsin." dediğinde sesi olması gerekenden daha tatlı çıkmıştı.
aralanmış kapıdan yüzünü hafifçe ona yaklaştırdı ve "benim, istediğim yerde öpebilme hakkım var." dedi.
"rütbe meselesi mi bu?"
"sayılır."
"hâlâ ben öndeyim."
ron istemsizce güldü. "kimi kandırıyorsun?"
"bilemezsin."
"git artık."
gözlerini irice açtı elijah. "beni kovuyorsun."
"evet." dedi gülerek. "kovuyorum."
"bir süre beni öpmene izin vermeyeceğim."
"elijah."
"görüşürüz."
derin bir nefes verdi ron. herhangi bir acelesi olmadan kapıya yönelen elijah'ın arkasından bakarken küçük bir adımla dışarı çıkmıştı. arkasından "görüşürüz." dediğinde pervaza yaslanmıştı.
elijah ise koridorun dönemecine geldiğinde çok küçük bir an ron'a baktı. açıkçası ron, onun onu izlediğini bilmesini istemezdi ancak artık gizleyebileceği hiçbir şey kalmamıştı. öylece savunmasız, onu izlerken elinden hiçbir şey gelmiyordu.
"ron," dedi elijah biraz daha ilerlemeden önce. ron ise dalgınlığından küçükçe sıyrılarak başını biraz kaldırdı tepki verebilmek adına. "...yarın biraz daha erken gelir misin?"
ron ise yalnızca başını sallamakla yetindi. elijah'ı daha önce hiç reddedememişti, bir defa daha onu onayladığında elijah görüş alanından çıkmıştı ve ron, odasında yalnız kalmıştı. dudaklarında hâlâ ondan kalma karşı konulamaz bir tat ve yatağının üzerinde, onun bedeninin bırakmış olduğu küçük buruşukluk.
.