on dört

1.2K 188 504
                                        








"ne konuştu?"

sırf bunu sormak için onu öğle talimlerinden özel izinle kaçırmıştı -özel izin/ başlık: willhelm wagner. içerik: willhelm wagner. izin: willhelm wagner. imza: willhelm wagner. tarih: willhelm wagner. mühür: willhelm wagner. doğrusu bu izin, diktatör bir başkanın kendini ataması kadar yersiz olsa da ron, bu izin olmadan onu talimlerden alamazdı-.

"olağan konular." elijah, her ne kadar bunu özellikle konuşmak istemese de sırf bunun için yaklaşık bir kilometre, karargâha geri yürütüldüğü için kendine saygısı açısından cevap vermek zorundaydı -aynı zamanda bunu ondan ron'un istemiş olması da etkiliydi-.

"hangi olağan konular?" elijah, biraz aşağısında, küçük bir koltuğun üzerine otururken ron, koltuğun önündeki masaya yaslanıyordu. kollarını göğsünde birleştirmiş ve elijah'a eğilerek tüm dikkatini ona vermişti.

"ordu nasıl, sence polonya kuşatması nede-"

"kişisel bir soru sordu mu?"

elijah kaşlarını çattı. "nasıl kişisel?"

"ailen, doğduğun yer, doğduğun yıl?"

"evet." dedi elijah sakince. "yaşımı sordu."

sıkıntıyla tavana baktı. "nasıl sordu?"

"nasıl nasıl sordu?" derken anlamamış gibi bir hâli vardı. "ernst, kaç yaşındasın?" bu cümleyi sorar gibi kurmasının sebebi ron'un amacını idrak edememesiydi.

"yaşını söyledin mi peki?" elijah onu onayladı. "söylediğinde ne dedi?"

elijah, sıkkın gözlerle ron'a bakarken "tam yaşımda olduğumu söyledi." dedi.

"neyin tam yaşındasın?"

"sormadım."

"ne?" dedi ron sinirle gülerek. "neden?"

elijah gözlerini devirdi. doğrusu sorun bunları anlatmak değildi, ron ona ne sorsa elijah yanıtlardı ancak ron'un bu konuyu neden bu kadar önemsediğini bilmediği için canı sıkılıyordu. "gerek duymadım."

"sana," dedi ron konuyu devam ettirmeyerek. "...bu şekilde başka bir soru sordu mu?"

"hayır," dedi elijah sıkılıp kaşlarını kaldırarak. "...yaşımı bir kez sordu."

"elijah," derken yüzünde asabi bir ifade vardı. "...dalga geçmeden yanıt ver."

"ne önemi olduğunu söyler misin?"

"söyleyeceğim."

derin bir nefes verdi. ron'la başa çıkmak gerçekten kolay değildi. özellikle birkaç santimetre ilerisinde, göz temasını kesmeden onu sorguya tutarken ron'la uğraşmak, hiç de basit bir şey sayılmazdı. "saçlarımdan konuştu."

ron'un yüzü boş bir ifade aldı. "ne saçı?" anlamamıştı.

gözünü ovuşturdu. "başta, saçımı kesmediğim için kızacağını sanmıştım," elini yüzünden ayırıp dalgın bir yüzle kitaplığa baktı. "...ama kesmeme gerek olmadığını söyledi. herkesin böyle parlak saçları olmuyormuş."

"senin saçların parlak değil ki."

"teşekkür ederim..."

"gerçekten," ağırlığını diğer bacağına verdi. "...sana, saçlarının parlak olduğunu ve bu yüzden kesmemen gerektiğini mi söyledi?" elijah başını salladığında ron sinirli bir gülüşle gözlerini başka bir yöne çevirmişti. "çok güzel, gerçekten. daha ne kadar övdü seni?"

kangrenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin