otuz altı

468 46 26
                                    

bazı şeyler her dilde aynıydı. gülümseme, ağlama, şaşırma, kaçma, kurtulma, dokunma, aşk ve çok daha fazla his ve eylemin içinde elijah, yalnızca ron'un her bir paragrafta farklı bir karşılığı olduğuna inanıyordu. elijah için ron'un, içinde bulunduğu her cümlede farklı bir anlamı vardı. "macellan," dedi elijah masanın üzerindeki boncuklarla oynarken. "...ron'u gördün mü?"

"hayır," dedi macellan elinin altındaki kâğıda elijah'ın asla anlamak istemediği şeyleri sıralarken. "...sabah onunla değil miydin?"

"evet."

"ee?"

"yine de merak ettim."

"ernst," dedi macellan kalemi mürekkebe daldırırken. "...aaron için endişelenmenin özel bir sebebi var mı?"

"omzunda kurşun yarası var."

"komutasındaki en az yaralı kişi aaron olabilir," derken masaya dökülen mürekkebi elinin tersiyle silmişti. "...ki aaron diğerlerinden daha dayanıklıdır."

"olabilir," dedi anlayışla elijah. "...belki de bir süredir çok kötü şeylere maruz kalmıyorumdur."

"hayatın iyiye gidiyor anlaşılan."

"bilmiyorum."

"vereceğin güzel haberler varsa buradayım."

elijah, istemsizce güldü. "senin için güzel olacağını düşünmüyorum."

"hannah'nın mutluluğu dışında hiçbir sevincin beni üzeceğini düşünmüyorum."

"hannah'ya âşık olduğunu düşünüyordum."

"öyleyim," derken gülümseyerek tavana baktı ve boştaki eliyle sol göğsünü tuttu. "...yalnızca, o evlenmeden mutlu olacak bir kadın değil. onun evliliği ise en çok beni, daha sonra kocasını yıkar."

"kocasını mı?"

"beni düşman edinmenin ne kadar kötü bir şey olduğunu biliyor musun?"

"haklısın," ellerini kaldırarak teslim olma hareketi yaptı. "...bana düşman olmanı istemezdim."

"sana düşman olmam için hannah ile evlenmen gerekiyor."

"evlenmeyeceğim."

"sen hiç âşık oldun mu ernst?"

elijah için bu soruyu bu isimle almak yeterince tuhafken soruyu böyle bir yerde almak daha da ilginçti. "evet."

"ulaşabileceğin biri miydi?" geçmiş zaman ekiyle konuşması elijah'ı rahatsız etmişti.

"bilmiyorum." derken gözlerini kâğıda çevirmişti.

"nasıl yani?"

"ulaşmamam gereken biri, ulaşabileceğim bir yerde."

"hannah gibi mi?"

"hannah gibi."

"tek taraflı bir aşk korkunç olmalı."

"tek taraflı değil."

"o zaman evlenmen gerekmez miydi?"

"bazen," dedi elijah masaya düşmüş tek damlalık mürekkebi işaret parmağına bulaştırırken. "...bazı insanlarla ayrı banklarda oturman gerekir."

"buraya gelmeden önce filozof olduğunu düşünmeye başladım."

"filozof için çok gencim."

"anneme âşık değilsin, değil mi?"

elijah bu soruyu beklemediği için sessizce kahkaha attı. "hannah gibi derken," dediğinde mürekkebi diğer parmaklarına yaydırdı. "...bunu kastetmemiştim."

kangrenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin