ekstrem durumlar, ekstrem koşullar ve ekstrem tepkiler; sakinliğin bile ekstrem bir karşılık olduğu yeni dünyada elijah, ron'un normal tepkilerinin çok azına şahit olmuştu. uyurken, gördüğü bir rüyada gözlerini kırpışına denk yaptığı hiçbir eylemin normal koşullarda neye karşılık geldiğini bilmediği koca bir zaman diliminin içinde radyoda sevmediği bir şarkı çıktığında ron ne yapar, dondurma yerken ron en çok hangi aromaya bayılır, sabahları evde herkesten önce uyandığında kendisine nasıl bir kahvaltı hazırlar, kumbarasında biriktirdiği parayla ilk hangi dükkâna koşar, sevdiği bir şiiri nasıl okur ve hatta tuvalet sırası beklerken içinden birilerine söver mi onu bile bilmiyordu çünkü artık radyolarda şarkı çalmıyor, sokaklarda seyyar dondurmacılar dolaşmıyor, kahvaltıyı askerî yemekhanede yapıyor, para biriktirmiyor, artık şiirler yazılmıyor ve tuvalet sırası olduğunda çalışma odasına çekilip işlerine devam ediyordu. "ron," hava soğuktu ve elijah, karanlığın içinde, parmak uçlarını kuru toprağın üzerinde hareket ettirerek onun eline dokunmuştu. "...radyoda sevmediğin bir şarkı çıktığında ne yaparsın?" hiçbir sorunun cevabını bilmediği için ona kızmıyor, dünyaya kızıyordu.
ron, üssün en karanlık noktasında, bina ışıklarından uzakta, gökyüzünde görünen birkaç parça yıldızın altında onun eline karşılık verdi. "radyoyu kapatırım." sırtını ağaca yaslamış, baş parmağıyla onun narin elini okşarken o denli sakindi ki bir sonraki ölüm haberine dek bu sakinliğini koruyabilirdi.
elijah gökyüzünü izlemeye devam ederek "evde kahvaltıyı nasıl yapardın?" diye sordu zira zaten evde ilk onun uyandığını biliyordu. ron'un hayatında geç uyanmak ekstrem bir durumdu ve elijah emindi ki bu hayatı boyunca hep böyle olmuştu.
"düşünelim," başını ağaca yaslayıp tıpkı onun gibi gökyüzüne baktı. kuru dalların arasında görebildiği kısık gökyüzünü izlerken "...genelde ilk ben uyandığım için," elijah gülümsedi. "...mutfakta mısır gevreği hazırlardım. yapacak bir işim yoksa belki direkt kahvaltı hazırlayıp annemleri uyandırırdım."
"neyli dondurma peki?"
"elma."
"eskiden para biriktirir miydin?"
"şu anki kadar değil."
"para mı biriktiriyorsun?" derken kaşlarını kaldırmış ve ona bakmıştı.
"versailles'dan sonra, 10 yaşındaki fakir bir ron'dan daha fazla."
"neden?"
"versailles mı?"
"neden para biriktiriyorsun?"
"her şey bittiğinde ikimizin de yaşayacağını biliyorum."
"ben de mi biriktirmeliyim?"
"para kazanıyor musun?"
"hayır."
"nasıl biriktireceksin?"
"senden çalarım."
ron kendisini tutamayarak güldü. "denersin."
"en son hangi şiiri okumuşsundur?"
"bilmem," dediğinde yüzünde düşündüğünü gösteren bir ifade vardı. "...ama en çok baudelaire severim."
"ezberinde şiiri var mı?"
"doğru hatırlar mıyım emin değilim."
"denemek ister misin?"
"biriktirdiğin diğer soruları sormak ister misin?" diyerek konuyu değiştirdi ron.
"yakında emekli olacak yaştasın, şiir okumaya mı çekiniyorsun?"
"teknik açıdan şu an üniversiteyi bile bitirecek yaşta değilim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
kangren
Historical Fictionmekanik veya termal hasarın neden olduğu karakterize kayıp