"bir yahudi piçi ben küçükken dondurmamı çalmıştı," macellan'ın sesi sarhoş olduğu için yayvan ve yüksek çıkıyordu. "...ben de tekerini patlatmıştım ve eminim, o da benden bir alman piçi diye bahsediyordur."
"sence almanlara piç diyecek olsa bu kişi tekerini patlattığın için sen mi olurdun, macellan?" dedi edgar gülerek.
"şu an patlayan tek şey tekeri değil." derken sigarasını söndürdü rudolf.
"inanın hiçbiri umurumda değil," dedi macellan. "...ben yalnızca dondurmamı çalan piçten nefret ediyorum ve gerçekten de bazı almanlardan daha çok nefret ediyorum."
"bunu söylediğin için yargılanmalısın." dediğinde tekrar gülmüştü edgar. daha sonra eliyle bir dalı elijah'a uzattığında elijah bunu kabul etmişti.
macellan "geceleri yanık kokusundan uyuyamadığım için özür dilerim." derken kaşlarını kaldırmıştı.
"nimet kokuyor!"
"bence," dedi ron kısa süreli sessizliğini bozarak. "...fikir ayrılığına girmenin zamanı değil."
"hepimiz yahudilerden nefret etmeliyiz yani?" dedi rudolf.
"zaten başka çaremiz yok." diye araya giren kişi elijah'tı. masadaki kibritle sigarasını yakarken ron'la göz göze gelmişti.
açıkçası ron'un bu konuda tepki vermemesi oldukça şaşırtıcı olurdu ancak yine de "beyler," diye konuşan ron onun için ilginçti. "...sigaraları söndürün."
"konuştu kaptan!" diye güldü macellan. "tam bir görev adamı."
"kesinlikle." derken elijah'ın söndürmek üzere olduğu sigarayı parmaklarının arasından almış ve dudaklarına götürmüştü.
"yalnızca patron mu içebilir?" diye alayla konuştu rudolf.
"itirazın var mı?" diye sordu ron sigara dumanını dışarı üflerken.
"yok, patron."
"aaron," dedi macellan gülerek. "...bir gün uykunda seni boğacaklar."
ron gülerek kolunu elijah'ın omzuna atıp küçük bir çocuk gibi onu kendisine çekerken "korumam burada." demişti.
"önce beni boğarlar." dedi elijah gülerek.
macellan elini kaldırdı. "senin de koruman benim."
"geçen gün bana yanlış ilaç verdin." diye araya girdi edgar.
"kendini yanlış açıklamışsındır."
"boynum acıyor." diye araya girdi sessizce elijah.
"hayır," dedi kolunu çekerken ron. "...acımıyor."
"boynunda yara mı var?" derken hafifçe elijah'a yaklaşmıştı macellan. "bu ne zaman oldu?"
elijah hafifçe kaşlarını çattı. "nerede?" diye sorarken sesi çok masum çıkmıştı.
macellan "yaralandıysan neden bana söylemedin?" dediğinde elijah, hangi yaradan bahsettiğini anlamıştı. yüzü hafifçe kızarırken nasıl açıklayacağını bilmediği için bir an yüz ifadesi duraksadı.
"savaşta olmadı," dedi elijah gülerek. "...lódz'daki köpekler biraz saldırgandı."
"o orospu çocukları seni boynundan mı ısırdı? sana kuduz aşısı yapmalıyım."
"sorun değil, şu ana kadar bir şey olmadı."
"kuduzu hafife almamalısın." dediğinde elijah gözlerini kısmış ve sessizce hırlama sesi yapmıştı. bu durum macellan'ı güldürürken ron, sigarasını içine çekiyordu.
