elijah, içinde en ufak bir uyku kırıntısı olmadan yatakta son kez öbür tarafa döndüğünde isminin seslenilişiyle gözlerini açtı. "elijah." kısık sesle söylenmiş yahudi bir isim; elijah, hayatı boyunca ismini ron dışında kimseden duyamayacaktı. iri gözlerle onu izlerken, artık ismini sevmesinin tek sebebinin ron olduğunu fark etti. ona yalnızca ron böyle seslenirdi ve belki de elijah'a en güzel seslenen kişi ron'du.
"ron." diye yanıt verdi ona yatakta hafifçe doğrulurken. belki de ron'u en fazla bir gündür görmüyordu ancak elijah, onu özlemeyi bırakamadı. istemsizce, vücudunun bir parçasıymış gibi ron'a ihtiyaç duyuyordu ve gün sonunda onu görmeye muhtaçtı.
"uyuduğunu düşünmüştüm." dediğinde eliyle onun üzerini örtmüştü.
"uyumayacağımı biliyordun." derken sırtını yatağa vermiş ve hafifçe gülümsemişti.
"kaysana."
elijah, hafifçe yana kaydı. doğrusu, normal bir zamanda olsalardı ikisi de buna dair bir hamlede bulunmazdı ancak 58 kişilik koğuşta 90 kişi kalmak zorunda oldukları için ranzaların çoğunda iki kişi yatıyordu. elijah'ın yanının boş olmasının sebebi ise koğuşta kimseyi tanımıyor oluşundan kaynaklıydı.
karanlıktan yararlanarak battaniyenin altından ona sarılan elijah sessizce "günün nasıl geçti?" diye sordu. ron, elijah'ın henüz ismini bilmediği bir çiçek gibi kokuyordu. ferah ve güvenli; ron'un kokusu elijah'ı uyuşturabilirdi.
"bilmiyorum." dedi yorgunlukla ron. "yaklaşık on saattir ayaktayım." elini elijah'ın saçlarının arasına karıştırdı ve o göremese bile elijah'a baktı. "senin nasıldı?" derken yumuşak sesinin elijah'a nasıl hissettirdiğini bilse uzun bir süre onun yanından ayrılmak istemeyebilirdi.
"boştu," dedi elijah. "...ama beni yalnız bıraksalar bir panzeri hareket ettirebilirim." derken kendisini tutamayarak gülmüştü.
göğsünde belirsiz bir titremeyle güldü ron. onu kendisine çekerken "seninle gurur duyuyorum." demişti.
"benimle dalga geçme," dediğinde hafifçe geri çekilmiş ve karanlığın arasından onun yüzünü seçmeye çalışmıştı. "...dediğin kadar kolay değildi."
"kolay demedim ki."
"zordu işte."
"değil."
"ron," derken sessizce gülmüş ve sırtını hafifçe yataktan ayırmıştı. ona çok az yukarıdan bakarken istemsizce gözleri dudaklarına kaymıştı. böyle anlarda elijah, kalp atışlarına engel olamıyordu. "...bu gece benimle uyu."
"zaten," diyerek onu yanıtladığında ince parmakları elijah'ın belini sarmıştı. "...ama burada değil."
kaşlarını hafifçe kaldırarak merak ettiği bir soru sordu. "neden koğuşta kalmıyorsun?"
"daha iyi seçeneklerim var."
"hangi seçenekler? eski generalin odası, kullanılmayan subayevi, fransız albayın terk edilmiş odası-"
"çok sevimlisin."
"beni övme."
"üstümden kalk."
"hayır."
"elijah," dedi gülerek. "...odama gelecek misin?"
"evet."
"üstümden kalk o zaman."
"üstünde değilim."
sakince elini aşağı götürdü ve bacağının üzerindeki bacağa tutundu. hafifçe sırtını dikleştirdiğinde "bacağını çekecek misin?" diye sordu. elijah bir yanıt vermediğinde pes ederek sırtını yatağa verdi. "ne istiyorsun?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
kangren
Historical Fictionmekanik veya termal hasarın neden olduğu karakterize kayıp