25

873 75 120
                                    

Senin ve hyung'larının yayınlarınızı izleyememek kahroluş sebebim tavşanım.

____________________

Hina

"Beni bu saatte buraya getirdiğine inanamıyorum bebeğim."

Dondurmacının büyük cam kapısını açarken daha bir şey belli olmayan göbeğimi okşayarak gülümseyip ağır kapıyı biraz zorlanarak itip içeri geçtim.

Akşamın saat on birinde resmen canım rüyamda gördüğüm limonlu dondurmayı çekerek uyanmıştım. Dayanamamış arabama atlayarak bildiği en iyi dondurmacıya gelmiştim. İyi ki gece yarısına kadar açıklar.

Serin mağazada hafifçe ürperirken küçük bir iç çekmiş karşımdaki camın arkasındaki çeşit çeşit, rengarenk dondurmalara baktım.

Bu güne kadar canım bu denli bir şey istememişti. Aşermek gerçekten çok farklı bir şeymiş.

Rüyamda gördüğüm limonlu dondurmayı ararken bulduğumda hemen yanında içindeki çikolata parçaları olan bisküvili dondurmayı görünce onu ve beğendiğim iki ayrı dondurmadan da paketlemelerini rica ettim.

"Birazdan evimizde yiyeceğiz bebeğim, çok az daha sabret."

Elimi karnımın üzerine koyarak söylediğimde parasını ödemek için kasaya doğru ilerledim.

...

"Çok teşekkür ederim."

Yaklaşık dört dakika sonra paketlerim hazır olup bana uzatılınca alarak hızlı ama yavaşça kapıya doğru ilerledim.

O sırada bir görevli tezgahın arkasından koşarak benden önce gelip kapıyı açmıştı. Sanırım az önce bebeğimle konuşurken beni duymuş olmalı. Bunu anladığımda düşüncesi için gülümseterek teşekkür edip baş selamlıyla dışarı çıkmıştım.

Arabama gitmek için önce karşıya geçmek adına yola baktığımda karşımda gördüğü çökmüş bedene, kızarık, yalvaran gözlere baktığımda yüzüm anında düşmüştü.

Gözlerimi kaçırarak hiç bir şekilde farklı bir tepki göstermeden sanki onu hiç görmemişim gibi gülümseyerek elimi karnıma koyarak tekrar yola baktım.

Kırmızı ışık yanınca sanki karşısımdaki adam tıpkı şu an yanımdan gelip geçen diğer insanlar gibi yabancıymış edasıyla yanan gözlerime aldırış etmemeye çalışarak arkamda sessiz hıçkırıklara boğulan Jungkook'u bırakarak yanından geçerek gitmiştim.

Her zamanki gibi beni izlediği için şu an burada neden olduğumu biliyor olmalıydı. Geçen sefer yemek getirdiğinde istediğin bir şey olursa bana söyle demişti. Kabul etmesem de ısrar edince yalandan kabul etmek zorunda kaldım, ama o yemeği bile yemediğim gibi ne olduğuna bile açıp bakmadan orada bırakıp gitmiştim. Çünkü orayı temizleyecek hastane personelinin onu alacağını biliyordum.

Ancak sonra, yani iki haftadır hastaneye sadece iki kez gitmiştim, o zaman da yemeğimi hastaneye giderken kendim almıştım. Ne kadar ondan uzak olursam o kadar iyiydi.

Arabaya bindiğimde tuttuğum hıçkırığım dudaklarımın arasından çıkarak gözlerimden yaşlar adeta firar etmişti. Benim, hatta bir zamanlar çocuğumuz olsun diye konuşurken bu anıların hepsinin hayalini kurmuştuk. Ancak onlarla yaşadıklarımızın hiç bir alakası yoktu.

Tüm o güzel anıları bana kurdurup şimdi tam tersini yaşatmaya ne hakkın vardı Jungkook? Beni bu hale getirmeye senin ne hakkın vardı?

Hiç bir seyden şüphelenmemesi için kendimi toplayarak yanaklarımı silerek arabayı çalıştırıp eve doğru sürdüm.

To Lose | Jeon Jungkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin