Bu Bir Veda Ama Asla Son Değil

10.1K 478 67
                                    

Herkese merhabalaaar ❤️‍🩹

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Herkese merhabalaaar ❤️‍🩹

İyisiyle, kötüsüyle, övgüsüyle, sövgüsüyle koca bir beş yılı geride bıraktık ve bugün Aşka Düşüş macerasının sonuna geldik. Kalbim çıt, gözyaşım pıt. 🥹

Bir taraftan bir parçam benden kopmuş gibi hissetsem de diğer taraftan da aslında gerçekten rahatlamış gibi hissediyorum. Sonuçta bir macera sona ermiş olsa da bu yeni maceralar için kapıların açılacağı anlamına gelir, değil mi?

Aşka Düşüş, ilk kez aklıma 2018 yılında düştüğünde ve 1 Haziran'da yayınlamaya başladığımda içimden nasıl geliyorsa, öyle hissederek ve isteyerek yazmaya başladım. Kimsenin etkisi altında kalmadan, herhangi birinin müdahale etmesine izin vermeden ve şu zamana kadar da bir nevi öyle devam etmeye çalıştım. Şimdi devam ettim demeyeceğim çünkü dürüst olmak gerekirse yeri geldiğinde hikâyenin gidişatı benim elimde olmadan değişti. Her neyse, bunları artık konuşmayacağız. En azından kendi adıma belirtmem gerekirse bu güzel sürecin 2019 yılında ilk kez Watty ödüllerinden biri olan Yeni Yetişkin kategorisini kazandım. Benim için gerçekten anlamlı bir deneyimdi.

Beş yıl kesinlikle kısa bir süre değil tabii ki de. Aşka Düşüş'ün yazım süreci uzadı da uzadı. Sizlerden gelen, "Beş yıl mı? Yuh ya!" söylemlerini buradan bile duyar gibiyim. Bunun her zaman ben de farkındaydım. Bana bu yüzden, yani geç bölüm paylaştığım için yeri geldiğinde çok kızdınız, çok öfkelendiniz, size karşı çok mahcup olduğum anlar da oldu ama hep diyorum, yine diyeceğim. Hayat şartları ne yazık ki her zaman muazzam, bizim istediğimiz doğrultuda ilerlemiyor. Bazen hiç istemeyeceğimiz olayların penceresinde bulabiliyoruz kendimizi. Ben de o olayları ne yazık ki sizlere pek yansıtmadığım özel hayatımda sık sık yaşadım.

Neyse... Şimdi drama queenlik yapmayacağım, merak etmeyin. O işi kitaplarıma bırakıyorum. 🌝

Bu beş yıllık süreçte itiraf etmeliyim ki Aşka Düşüş'ü bırakmak ya da yazmak istemediğim çok fazla an da oldu. Ya da gerçekten kitaptan uzaklaştığım, kaba bir tabirle soğuduğum çok fazla an... Bunun asıl nedenini ilk kez burada şimdi açıklayacağım. Yani final sonrası itirafımda. Kemerlerinizi bağlayın çabuk.

Beni çok yakından tanıyanlar aslında ilk 10 bölümü okuduklarında tamamıyla kendi hayatımdan bir şeyler katarak bu hikâyeyi yazdığımı hemen fark ettiler. Bu arada durum gerçekten böyleydi. İlk 10 bölümün Melek Güçlü'sü, aslında Mehtap Fırat'tı ve onun da hayatından altı yıllık beklediği bir platoniklik geçti. Neyse ki tıpkı Sertap Erener'in şarkısında da dediği gibi, "O zor günler, solan güller eskidendi, geçti..." Ve bu hikâye kibirli Galata'yla değil, İstanbul'un koşulsuz sevgisiyle son buldu.

Fakat o ana gelene kadar güzel sövdünüz bana da Melek'e de. Hatta Melek'e gelen yorumların bana kalırsa haddi hesabı yoktu. Bu kız, gurursuz mu olmadı, yüzsüz mü olmadı, işte onun yerine utananlar mı olmadı...

Ben başlarda çok fazla takıyordum bu durumu. Hatta beni kitaptan uzaklaştıran durum da buydu. Çünkü o yorumları okudukça sanki yanlış bir şey yapıyormuş ya da yazıyormuşum gibi hissediyorum.

Fakat zamanla bunu aşmayı başardım. Hatta kendim bile Melek'le dalga geçer oldum. Seda Sayan gibi, "Neler yaşadın be Melek," diyordum bazen. Hatta bir ara kendi kendime dedim ki: "Elif Kısmetse Olur'un sen de Watty'nin gurursuz kızı oldun be Melek. Çekilecek çilen varmış ne yapalım."

Neyse... Herkes her şeyi sevmek zorunda değil tabii ki. O yüzden size saygı duyuyor ve çenemi kapatıyorum.

Bu beş yıllık süreçte; iyisiyle, kötüsüyle, yanımda olan, beni destekleyen, daha doğrusu bana ve bu hikâyeye katlanabilen önce siz okurlarıma, ardından da canım yakın arkadaşlarıma -onlar kendilerini biliyor- çok ama çok teşekkür ederim. Kurguda yanlışlar yaptığımı söyleyenler de oldu, hikâyeyi bırakanlar da... Onlara da varlıkları için çok teşekkür ederim.

Lafı daha fazla uzatmak ve sizleri sıkmak istemiyorum. Burayı şu sözlerle noktalamak istiyorum.

Sevmekten ya da sevdiğiniz kişiye açılmaktan hiç korkmayın. İlk adımı atmaktan da. Çünkü sevgi insanı güzelleştirir. Sevgi insanı cesaretlendirir.

Hayatta bazen çok büyük acılar çekebilir, umutsuzluklara kapılabilirsiniz. Fakat bana kalırsa, asıl onları yaşamazsak içimizde hep bir soru işareti kalacakmış gibi gelir. Hayatta belirsizlikten ve "keşke" kelimesinden daha çok nefret ettiğim bir şey yoktur. Ya da, "Acaba öyle yapsaydım ne olurdu?" Düşüncesinden...

O yüzden diyeceğim o ki cesaretli olmaktan hiç korkmayın. Varsın kalbiniz kırılsın ama aklınızda soru işareti ya da belirsizlik hiç olmasın.

Aşka Düşüş'ün bu beş yıllık macerasında benimle birlikte bu yolda yürüyen,
kalbimde desteğini hissettiğim herkese ayrı ayrı çok teşekkür ederim. İyi ki vardınız. Hep olun, olur mu?

Son iki dip not düşüp burayı sonlandırayım.

Öncelikle, İlker Altan, yani kıvırcık fırtına tamamıyla hayal ürünüdür, gerçekle bir alakası yoktur.

İkincisi ise, merak etmeyin hikayemizin bolca özel bölümü olacak. Ayrıca eni kurgum P.K'da ise İlker ve Melek'i bolca göreceksiniz. 

Sizleri çok ama çok seviyor ve kocaman öpüyorum.

Yeni maceralarda görüşmek üzere. Şimdilik merakla ve hoşça kalın. ❤️

- Mehtap Fırat ya da sizin seslenişinizle Mehtapsu'nuz

AŞKA DÜŞÜŞ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin