Hiç işim olmamasına rağmen beni sabahın köründe kaldırmışlardı. Tamam istemeye gelecekler de ne bu curcuna. Hayıflanarak indiğim merdivende direk yemek masası ve oturan aile fertleri ile karşılaşmıştım. Mutfağa gidip kendime çay doldurup masaya oturdum bir şey yemek istemiyordum. Keyfim yoktu hem bu töre yüzünden hemde arkadaşlarımın gelemeyeceğini öğrenmiştim bu düğünü güzel geçmesini sağlayacak olan onlardı. Oturarak geçireceğim bir düğün olacaktı. Çayımı bitirip bahçeye çıktım. Arkamdan babam da çıkınca suratına bilene bakmadan sigaramı yaktım. Buraya geldiğimden beri fazla içer olmuştum. Sıkıntıyla kıpırdandım.
"Aslanbeylere layık bir damat ol. Alimoğlu soyadını kara çıkarma."
Güldüm. "Unuttun mu ağam?" Bedenimi tamamen ona çevirdim.
"Ben Alimoğlu değilim. Asaf Yeşim'im. Yani kara leke sürülecek bir şey yok oğlun sürdü zaten süreceği kadar yine bana patladı sinirlerimi bozma nere gideceksen git. Buradan gidene kadar da bana bulaşma."Kaşlarını çattı elini bıyıklarına atıp sıvazladı. Ayaklarını yere vura vura gitti güldüm bunca zaman abimin yaptığı şeyler batmadı da ben mi kara leke sürecekdim. Sigaramı ezerek girdim içeri anamla göz göze gelince.
"De ana ne oldu?""Babanla nasıl konuşursun sen öyle. Büyüğündür."
Tek tek sınav için mi gönderiyorsun bunları Allah'ım.
"Unuttun ana siz sadece lafta ana babasınız. De hayde gidin başımdan sizi çekemem yıllarca bela açar durursunuz başıma ailecek büyükmüş çok gördük büyüklüğünü."Odaya girip telefonumu kontrol ederek sandalyeye yaslandım. Gruptan özür mesajları geliyordu. Üzülüyordum elimde değildi ama hiçbirimiz üniversite hayatımızda değildik hayatları vardı ilişkileri vardı meslekleri vardı. İsteme saati yaklaştıkça duşa girdim abimin bakım eşyalarını kullanıp aynanın karşısına geçip elimde ki çantadan iç çamaşırı çıkarıp giydim. Buz mavisi bir kot pantolon giyip üstüme yanlış derecede yıkadığım için çeken tişörtümü giydim kollarımı çok yukarı kaldırdım ve crop oldu buna gülüp. Süslenip püslenip aşağı indim ne de olsa güzel, yakışıklı ve alımlı gözükmek gerekiyordu aslanbey konağına giren damat nasıl diye konuşmaları gerekiyordu ki laf olmasın millet töre diye bilmiyordu anaa bir bilseler çıkacak yüzleri kalmazdı. Babam ve abim de gelince kurulduk koltuklara. Telefonla ilgilenirken zil çaldı kalkıp açtım kapıyı samimiyetsiz bir gülümseme ile gelene gidene hoşgeldiniz diyor ve salonu gösteriyordum elimle en son elinde çiçek ve çikolata ile giren barana baktım hoşgeldin diyip elinde emanet gibi duran çiçek ve çikolatayı aldım. Gözleri bel tarafıma kayınca hafifçe açıldığını görmüştüm gözlerini devirip kafasını yana çevirdi. Ufak bir sohbetten sonra kahve yapmak için beni mutfağa gönderdiler giderken yine zeliha arkamdan konuşmuştu. "Bu kahve yapmasını bilir mi ki?"
Anam her ne kadar beni abim kadar sevmese de altta kalmazdı. " Bilir bilir Zeliha kızım ayrılmadan önce kahveleri ve tatlıları o yapardı eli lezzetlidir." Tatlı? Lan bildiğim bir tatlı var oda sütlaç ulan koca karı başımı kurtarmak yerine bela ediyorsun. Kahveleri tepsiye dizip teker teker verdim. Baran gözümün içine içine bakıyordu. Ne mübarek delecek misin göz bebeğimi? Tuz atıp atmadığı tartıyordu herhalde attım attım ama bilin bakalım kahve kimin elinde. Öksürük krizine giren zeliha ile kısık kısık güldüm. "Ups off kahveler karışmış." Dedim su uzatırken herkes gülerken isteme faslı geldi tektaş ve söz yüzüğü takıldı. Niye makas kesmiyor demedi bu adam babamdan az para koparsak ya te Allah'ım ya.
Oh be gittiler kapıya yaslanıp elimde ki yüzüklere baktım vay be kim derdi töre ile evleneceğimi büyük konuşmamak gerekiyormuş dönmem dedim döndüm anasını satayım ah abi ah bir sikide tuttursan başımı belaya sokmasan deli dedikleri elin adamı çekicem senin yüzünden sen sevdanla mis mis yaşarken.
Düğün günü.
Odada berenle hazırlanırken. Avuç içlerimi gömleğime sildim. Huh belki istemiyordum ama evleniyorum amına. Heyecanlı oluyor insan istemeden. Berene baktığım da aynada allık sürüyordu. Bende yapmıştım göz kapağıma hafif birşeyler sürüp sim dağıttım dudaklarıma da aslında bir boka yaramayan sadece renk veren nemlendirici! Sürdüm. Gelinliğin eteklerini toplayıp zıp zıp yanıma geldi. "Nasılsın Asaf heyecanlı mısın?"
"Yani pekte olmasa da biraz." Beren hüzünle koluma dokundu. Pekte üzülmesini beklemiyordum zaten sevdiğine kavuşuyordu işte. Gülümsedim şimdi kötü hissedip zamanla seversiniz laflarına girecekti. O sırada içeri baran girdi. Kardeşinin yüzüne bilene bakmadan yanıma geldi elinde ki kutuyu açtı içinden elmas küpeler vardı. Şaşkınlıkla ona baktım. Takıma uymaz diye takmadığım halka küpenin yerine takmak için kutuyu masaya bırakıp tekini taktı. " Düğün birazdan başlar ilk önce biz çıkacağız sonra onlar. Bu benim düğün hediyem diğer kulağına takmak istersen beren yapıyor ona yaptırırsın." Diyerek çıktı. Bir an vücut ısım yükselmişti şaşkınlıkla kulağımda ki küpeye birde berene bakıyordum. Beren ise hem şaşkın hemde mutluydu abisinin buz kalbini bu oğlanın eriteceğine ve eski sevgi dolu gülücüklerine kavuşturacağına inanıyordu..
Hem derin derin nefes alıyor hemde gözlerimi etrafta gezdiriyordum. Baran'ın kolunda içeri doğru yürüyorduk arkadan beren ve abim geliyordu. Dolu olan yer benim için boştu arkadaşlarımdan eser yoktu.
Abimler dans etmiş halaylar çekilmiş beren abimin etrafında oynayıp dönmüştü. Ben, ben oturuyorum öyle işte. Sahnenin kenarında şarkıları çalan adam mikrofona yaklaşıp." Evet Alimoğlu olan damadımızı sahnenin ortasına istiyorum kendisi ve arkadaşlarının bir oyunları var buyrun efendim." Şaşkınlıkla etrafa bakarken ortaya geçmiş ve gelmeyeceğim diyen arkadaşlarımın kapının içinden girişini gördüm önde hakan oğlu ve karnı hafif şişmiş Selen arkadan Nazan nişanlısı diğer iki kız arkadaşım ve sevgilileri. Gülerek onlara bakarken. Tarkan'ın şımarık şarkısı ile oynayarak yanıma gelmişlerdi. Hakan çocuğu ve seleni oturup diğerleri gibi etrafımda oynamaya başladılar hafif yanan gözlerim ile güldüm.
Çemiş kaşına gözüne sürme dudaklar kırmızı.
Şarkı bitince hakan eline mikrofonu almış. Onun düğününde yaptığımız katula katula açtırmıştı. Bir an ellerinde ki poşetlerden mutfak malzemeleri çıkartmışlardı. Arkamı dönüp kaçacakken kız arkadaşlarımın sporcu erkek arkadaşları etrafımı sarıp oynamaya başlamışlardı.
Bir sözünü geçiremedun kocana!
Hani veremedun ağzını payını vermeysun ula ulaNe oldi sana ne oldi böyle nerde eski taş fırın erkeği.
Teker teker önlüğü fırçayı eldivenleri taktılar ben gülmekten ve kaçamayışımdan yararlanıyorlardı Selen saçına bandana gibi yaptığı örtü tarzı şeyi çıkartıp aynı şekilde bana bağladı. Biraz üstümdekilerle oynadıktan sonra çıkartıp iki kız arkaşım ve erkek arkadaşları etrafımı sarıp ellerini yumruk yaparak üst üste vurdular. Artık bize karışamyacaksın çatla demekti bu ben de onlar gibi yapıp kıvırmaya başladım hakan söyleyip hem oynuyor hemde elimde ki küçük süpürge tarzı şeyi bana sallıyordu. Etrafa bakarken herkesin eğlendiklerini gördüm. Anlımda ki terleri silerken davulcunun davulunu alıp bana vermişlerdi. Saz mı caz mı şarkısını açıp çalmam için davulu bana verdiler Baran'ın önüne itip bana baktılar barana küçükçe güldüm. Bunu bir düğün de yaptığımda babamdan dayak yemiştim ama bu benim düğünüm. Kendimi geçerek kafamı sallayarak çalmaya başladım.
Kendimi sandalye attım ve takı takılmaya başlandı. Halasının kızı kuzeni anası tanası derken bitmişti arkadaşlarımla görüşüp özlem geçirip anamla babamın ellerini öptüm.
Güzel yıllarımı cehennem günleri alacaktı ama düğünüm güzeldi. Aslanbeyler konağına gelmiş ve içeri girip Numan Ağa'nın Hasan Ağa ve Şadiye hanımın ellerini öpüp odaya çıkmıştık.
Buyurun cenaze namazına.
Yasef.
Bereni klavye veren diye değiştiriyor kontrol ettim ama varsa kusura bakmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berdel'mi BxB
Teen FictionAsaf yeşim küçüklüğünde kovulduğu konaktan abisinin ölüme gitmemesi için geri dönmüştü.