14. TESADÜF

11.9K 624 90
                                    





14.BÖLÜM: TESADÜF

İçimi sıcacık eden kısık sesli gülüşünü duydum. Ardından "Benim istediğim de bu," dedi.

Gülerek başımı yana yatırdım. Nerdeyse kıkırdayacaktım, geniş gülümsemem çenemi ağrıtacak raddedeydi. Karşımdaki kişinin benim hislerimi önemsediğini bilerek konuşmak alışık olduğum bir şey değildi. Benim hislerim önemsenmemişti genelde. Babam ve babaannemle büyümüştüm; ikisi de narsist karakterlerdi. Daha şimdi şimdi duygularımı ifade ederken ne kadar zorlandığımı fark edebiliyordum. Kendimle ilgili aşmaya çalıştığım özelliklerimden biriydi.

Öfkem nasıl bir anda dağılıvermişti? "Seni pişman edebilirim ama."

Sakinleştiricim de benim gibi gülüyordu.

"İnan bana, pişman olabileceğim tek şey senin hakkında duymadıklarım olabilir." Romantik açından bakıldığında tatlı bir cümleydi. Ancak gerçekçi baktığımda bu cümlenin aklımda canlandırdıkları pekte tatlı değildi. -Ki ben çoğunlukla ikinciyi tercih ederdim- Benim hakkımda duymadıkları onu pişman ettiğinde, baştan bilseydim onunla hiç konuşmazdım dedirtebilirdi.

Yüzüm asıldı, zihnim neden böylesine acı verici bir yerdi? Okan bunu söylerken bu şekilde yorumlayabileceğimi aklının ucundan dahi geçirmemiş olmalıydı. O kibar cümleleriyle flört ediyordu, bense aptalca korkularımın arasından onu görmeye çalışıyordum.

Farkında olmadan içerisine kapıldığım sessizliğim onu yeniden konuşmaya sevk etti. "Neler yaşadığının ayrıntısını bilmiyorum. Ama sesindeki özlemi duyabiliyorum. Sen her ne kadar nefret dolu konuşuyor olsan da yazmayı özlüyorsun."

Psikolog bey, psikologluk yapmaya başlamıştı. Ve ben bundan hiç hoşlanmıyordum. Bana beni anlatmasına ihtiyacım yoktu, ben ne olduğumun gayet farkındaydım. "Söylediğim üzere, o defteri kapattım ben."

"Öyleyse neden özlüyorsun?"

"Zararlı alışkanlıklarından kurtulduktan sonra da özleyebilirsin. Ama sana zarar verdiğini bilirsin."

Hiç şanslı biri olmadım. Hep çabalamam gerekti. Mutlu tesadüfler yaşamadım, kendimi parçalarcasına uğraştım. Ama benim çabaladığım şey bu rezalet değildi. Kimseydim, yükseldim. Herkestim; terk edildim. Lafa kandım, herkes kendisinden bahsetti. Bunca yalan kimi kandırıyor? Hayallerle çıktığım yollar çıkmaz sokaktı.

İntikam istedim, elimde doladığım kaderin saçlarıydı. Bir tel dahi bırakmadım. Asıl öfkem hayataydı; binlerce kez terk edilen o küçük Mısra'nın yalnız başına oturduğu arka bahçedeydi. Onlara neyi terk ettiğinize bakın demek istedim. Dedim de... Zamanında hayaletken birden ilgiliyi üzerime toplamıştım. Şimdi başıma bela olan Eyüp Soyer kitap çıkaracağımı duyduğunda benimle konuşabilmek için sandalyemi çekmişti. Unutamıyorum. Onlara neyi kaybettiklerini öğretmiştim işte, savaş hala mı bitmedi? Yetmiyor. İçimde hiçbir zaman sönmeyecek yangın; yazgıydı, onları benden çaldın. Yenilmek ve kaybetmek için doğdum, aksine olan hırsıma rağmen. En azından bir yerde bunu kabul edebildim. Son terk edilişimle yüzleşirken... soramadım; neden beni sevmediniz?

"Keyifle icra ettiğin mesleğini, sanatını... zararlı alışkanlıklarla mı kıyaslıyorsun?" Sesi sakindi, beni anlamaya çalıştığını ve önemsediğini açıkça gösteriyordu.

Tükenip giden bendim, dönüş yolum olmayacaktı. "Öyle hissettiriyor."

"Asıl sana iyi hissettiren ve keyif aldığın şeyleri terk etmek sana zarar verir. Neler olduğunu bilmiyorum ama sormak istiyorum; sana iyi hissettiren o yeri kaybetmek, bir diğer tabirle terk edilmek istemediğin için terk etmeyi seçmiş olabilir misin? Zararlı hissettirme sebebi ufukta gördüğünü düşündüğün terk edilme ihtimali olabilir mi?"

İhtimaller Cesedi +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin