11.BÖLÜM: BANA GÜVENMEYİ ÖĞRETNe tehlikeli bir hamle, hayatı boyunca yalnız hissetmiş birine birlikte geçecek gelecekten bahsetmek. Ama seninle, ezgisiyle gelen yabancım; ayaklarım yere değmiyordu. Oysa boynuma bağlı bir zincir vardı. Gerçekler dünyasında atılmış düğümleri, bana güvenmeyi öğret. Terk edilmeyi değil, hiç gitmemeyi. Ve tüm eksik budur belki de sahip olduklarım arasında. Kimseye ihtiyacım yoktu, yalan olduklarında.
Sahilin temiz havası ciğerlerime doldu. Saçlarımı uçuşturan esintide onunla yürürken alışkın olduğumun aksine kaşlarımı çatmıyordum. Her zaman anlımdaki kasların gergin olduğunu veya çatılı kaşlarla gezdiğimi göz önüne alırsak, bedenim tehlike yok diyordu. Kırmızı alarmlarım çalmadan, sessizlik vardı zihnimde. Ancak bir yanım hala panik içindeydi. Karnımdaki kelebeklerin belirli belirsiz kanat çırpışlarını duyabiliyordum.
Yürüdüğümüz yolda kenarlara dizilmiş banklar arasından denizin tam önünde durana bakarak "Oturalım mı?" diye sordum. Denizin bu kadar yakınında olduğunu gördüğüm bütün banklar doluydu, boş bir tane görünce kaçırmak istememiştim. Denizi izlemek kime keyifli gelmezdi ki?
"Olur."
Bankların arasına oldukça uzun mesafeler koymuşlardı. Bu alan pekte uzun olmayan bir yaya yolu gibiydi. Kalabalık değildi, arada yolda yürüyüş yapan insanları görüyordum, bazen de bankta oturanları.
Yerde gördüğüm ıslak izler, denizin arada yükseldiğinin kanıtıydı. Biz otururken bunun yaşanmamasını umdum.
Bankın etrafında dolanarak yan yana oturduk. Birinin çalmasından endişe duyduğum için küçük çantamı ikimizin arasına koydum. Zira hafifçe ona dönük oturuyordum. Diğer tarafıma koyduğumda arkamda kalacağından birinin aniden alıp kaçma ihtimali daha yüksekti. İstanbul'da yaşamakta böyle bir şeydi işte. Her türlü tehlikeyi hesaplayarak hareket etmeyi küçük yaşlarda öğrenmiştim.
Bacak bacak üstüne atarak arkama yaslandım. Denizden gelen rüzgâra bakıyor olduğumdan saçlarım bu kez yüzüme doğru değil, omuzlarımın arkasına savuldu.
Karanlıkta mürekkep kadar siyah görünen deniz, ayın ışığında beyaz parıltılarıyla süslenmişti. Sokak lambalarının sarı ışığı, o beyaz parıltılarla tezattı.
Denizin dalgalarının hipnotize eden etkisinde kaybolurken "Deniz çok güzel değil mi?" demeden edemedim.
Erkeksi gülüşünü duyduğumda gözlerimi ona çevirdim, başım yan dönünce saçlarım yüzüme gelmesin diye kulağımın arkasına sıkıştırmıştım. "Öyle."
Gözlerime hep böyle derin derin mi bakacaktı? "Hımm,"
Şu anda bütün ilgim denizden kopmuştu. Sadece o vardı, ilgiyle beni izleyen yakışıklı bir adam. Bende onu ilgiliye izleyen kadın olduğumu biliyordum. Her şey yeni ve sıcaktı, dışarının serinliğine rağmen kalbim alev alevdi.
Biz birbirimize öylece bakarken ayaklarımdan bacağıma doğru yükselen suyla yerimden sıçrayarak ayağımı kaldırdım. Bir yandan yüksek sesle kahkaha atıyordum, oturmadan önce aklıma gelen başıma gelmişti. Üstelik biz birbirimize ciddiyetle odaklanmışken hayatın dalga geçme şekli tamda buydu. Okan ayağını kaldırarak kaçmaya çalışma zahmetinde bulunmadı, sadece benim halime bakarak güldü.
"Yerdeki su izlerini görünce bunun olabileceğini tahmin etmiştim ama eski bir izdir, kurmamıştır belki diye ummuyordum." pantolonum diz kapağıma kadar yer yer ıslanmıştı. Eğer su biraz daha yükselmiş olsaydı ne olurdu hayal bile edemiyordum. Ki etmemeyi de tercih ederdim. Malum aklıma gelen başıma geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhtimaller Cesedi +18
Roman d'amour(Yetişkin okurlar için uygundur.) Cinsel terapist olan bir adam ve cinsellikle ilgili korkuları olan bir kadın. ⚜️ Okan tuttuğu elimin üstünü okşadı. Oldukça nahif gelen bu hareketin aksine, hiddetliydi. Sessizliğim ona fazla geliyormuş gibi yakası...