Tuzak

85 66 0
                                    

" Furkan nerede? Sabahtan beri onu arıyorum. Kaytarıp durursa profesörün tepesi atacak yine."

"Bilmiyorum yerini. Ama doğru dedin. Ortaya çıkmazsa profesörden fena azar yiyecek."

Ayaz, nefeslerini kontrol etmeye çalışıyordu. Ses çıkarmamaya özen göstererek saklandığı yerden hafifçe başını uzattı. İki tane adam vardı. Biri Ayaz'ın boyuyla denkti. Diğeri ise 1.89 vardı.

"Danışma masasını hala toplamamışlar mı? Dur da şunları bir iki dakika toplayalım. Ondan sonra ineriz aşağıya." dedi uzun boylu olan. Köse olmalıydı ki çene kısmı pürüzsüzdü. Ancak sağ taraftakinin kaşından gözüne doğru derisi yoktu. Yanmış gibiydi. Pek aldırış etmiyordu.

"Şu aptal çocuk yüzünden mahvoldu şurası. Hatırlıyorsun değil mi? Hani göğsünde beyaz bir top gibi bişi vardı."

Kesin Hakandı bu. Başka biri olması da muhtemeldi. Fakat göğüsünde beyaz top var demişti. Yüksek ihtimalde Hakandı.

"Evet. Sıradaki kim biliyor musun?"

"Ne sırası?"

"Ya of işte yeni çocuk. Dedi ya profesör. Şu Ayaz denen çocuğun dinlenmesi lazımmış. Yeni çocuğu getirin dedi ya."

"Hee, tamam bir bakayım."

Bir dosya çıkardı. Sayfaları çevirdi. Aradığı sayfayı bulunca elini satır başından gezdirmeye başladı. Bir anda durdu. Gözlerini yaklaştırdı.

"Ee, şey Gamze diye birini istemiş. Aşağıdadır o da. Neyse boşver danışma masasını toplamayı felan. Profesör 'acil' diye not bırakmış. Önce onu alıp götürelim. Sonra hizmetçilere söyleriz toplarlar."

"Benden yana sıkıntı yok."

"E hadi o zaman."

Dosyayı cebine sıkıştırdı ve en baştaki kapının hemen bitişiğindeki kapıyı açıp içeri girdiler.

Ayaz da çabucak saklandığı yerden çıktı ve sinsice onları takip etti. Gamze diyince yüreği hoplamıştı. Onun yaşadıklarını Gamze'nin de yaşamasını istemiyordu. Bu... Ona çok ağır gelirdi.

"Sence şu duvar kaç yıllıktır?"

"Bilmiyorum. Ama bir elli yıllık gibi duruyor."

"Yuh, öldürdün iyice. Sağdan." Eliyle sağ tarafı işaret etti. Ayaz, konuşmaları duyabilecek mesafedeydi. Bildiğin sıradan şeyler konuşuyorlardı. Hiç hayal ettiği gibi olmamıştı. Belki birkaç tane tesis hakkında bir bilgi öğrenebilirdi. Tarihçesinden çok yapısı hakkında. Çünkü kafasına şunu koymuştu: "Buradan kaçmaları gerekiyordu."

Eğer Gamze ve diğer kişileri bulursa buradan gitmeliydiler. Her ne kadar dışarısı berbat bir durumda olsa bile. Başka şansları yoktu. Ya burada denek olacaklardı ya da dışarıda kendi başlarına yaşamaya çalışacaklardı. Ayaz'ın tercihi çok barizdi.

Aşağıya indikçe o bembeyaz laboratuvar ortamı kaybolmuştu sanki. Geriye karanlık ve kötü kokular Kalmıştı. Ayaz maskesini yeniden taktı. Adamların otuz bilemedin kırk adım gerisindeydi. Onlar kendi aralarında konuşurken kulak kabartıyor, ancak önemsiz bir şey ehemmiyetsiz bir şey olunca da bıkkın bir şekilde nefese veriyor ve gözlerini nemden kokuşmuş ve solmuş renkleri olan duvarlara çeviriyordu.

"Berk, sence profesör niye ilk Hakan'ı istedi. O kadar kötü bir durumda iken." diye sordu uzun boylu olan. Berk ismindeki eşhas, kafasını ona çevirdi ve onu baştan aşağıya süzdü.

"Bilemiyorum. Zaten yıllardır onunla yapıyor ya deneyleri. Bir de diğer oda var. İki grup gibi düşün. Bir oda bitince diğerine geçmek istemiş olabilir."

Sessizliğin KeşmekeşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin