Günyüzü

71 56 2
                                    

"Daha burası bitmedi ki!" diye yakındı Ayaz'ın sağındaki biri. Ardından birkaç kişi daha hayıflanmaya başlamışlardı. Ayaz içinden, "İşte bu sefer bittik." derken Mert onu kolundan tuttuğu gibi geldikleri yere doğru götürmeye başladı.

"Hey, bekle. Nereye gidiyorsunuz?"

Mert, bütün ciddiyetiyle, " Burada bir yerlerde saklananlar olacaktır. Profesör hepimizi dedi. Arama yapacağız. Herkes geldikten sonra geliriz." dedi ve gelen diğer sesleri umursamadan kapıdan çıktı.

"Nereye?" dedi Ayaz kaygı içinde. Mert sessizce, "Şşt." dedi ve Ayaz'ın önüne geçip hızlı hızlı yürümeye başladı. Ayaz da sorgulamaksızın peşinden gitti. Ne yapacağını berenarı anlamıştı. Üstelik gayet de mantıklı bir hareketti. Ayaz o anda abisinin soğukkanlılığına ve zekasına hayran kaldı. Ona olan güveni nedense artmıştı. 'Abi' imajı sarih bir şekilde ortaya çıkmaya başlamıştı.

Kapıdan çıktıklarında Mert, kapıdan çıkıp büyük laboratuvar merkezine doğru ilerledi. Sonra başka bir kapıyı araladı. Ayaz burayı az çok hatırlıyordu. Burası ilk geldiğinde sedyelerle onun gibilerin gittiğini düşündüğü otomatik sensörlü kapıydı.

"Az önceki yere daha önce girmiştim." diye bir anda ağzından çıktı kelimeler. Mert ona aniden dönüp baktı. Daha sonra önüne dönüp daha da süratlendi. Ayaz buna bir anlam veremeyen bir ifade ile Mert'in ardından yürüdü.

"Nasıl daha önce gittin?" diye sordu Mert. Celallenmişti ve bir o kadar da meraklı bir tavır sergileyerek sormuştu bunu. Ayaz bu sert çıkışmanın sonunda birazcık geriye doğru gitti.

"Ben sen gelmeden önce bir kez kaçma girişiminde bulundum. Ve," Gözlerini devirdi. "Yakalandım. Yani o az önceki gittiğimiz yerde tuzağa düşmüştüm. Oradan sağa döndük ya hani, orada bildiğin duvar çekilmiş gibiydi. Bir anda gazlar yükselmeye başladı. Kaçtım ama kapıya yetişemedim. Yerde öylece kalakaldım."

"Neden... Yaptın bunu!" diye bağırdı Mert. Yanlarından iki tane bayan görevli geçmişti. Aceleleri olması lazım ki sadece bir dönüp baktılar. Ayaz abisinin niye böyle yaptığını anlamıyordu.

"Kendini neden tehlikeye atıyorsun. Ya sana bir şey yapsalardı ha. Aklından ne geçiyordu ki?"

"Bir şey yapamazlardı."

"Nereden biliyorsun bunu. Buradaki çoğu kişi, bizim gibiler, ölüyor Ayaz. Kimin ne istediği umurlarında değil anladın mı?"

"Ben safkanım. Tamam mı. Bana bir şey yapamazlar. Onlar için değerliyim çünkü."

"Safkan mı?" Mert şaşkınlığını gizlemek için hiç de çaba sarf etmiyordu. Ayaz, " Tamam, özür dilerim. Bir halt ettim. Fakat şu an sırası değil abi. Bizim yani sen,ben ve diğer odadakilerin bu lanet yerden kaçmamız lazım." dedi. Çünkü Mert'e bakınca derin düşünceler içerisindeydi. Mert kafasını sallayıp kendine geldi. "Tamam, tamam. Bu konu kapanmadı ama. Diyelim ki buradan kaçtık. Nereye gideceğiz?"

"Bir önemi var mı ağabey? Yeter ki gidelim artık. Yıllarca burada mahsur kaldım ve sayısız deneye maruz kaldım. En azından öyle diyor Gamze."

Mert dayandığı duvardan doğruldu. Çünkü sensörlü kapıdan biri onların olduğu yere gelmişti. Yüzündeki peçe yüzünden kim olduğu anlaşılmıyordu. Zaten kim olsa bile tanıyamayacağı için Ayaz gelen kişiye bakmadı fazla.

"Siz ne için buradasınız ee şey.."

"Faruk," dedi Mert. Üstün bir oyunculuk sergiliyordu sanki. Ayaz Mert'in bunu yaptığını görünce bir anlığına duraksadı fakat sessiz kaldığı için çok fazla belli etmediğini düşünüyordu.

Sessizliğin KeşmekeşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin