Şehrin ortasındaki ceset

77 45 6
                                    

Mert, Ayaz ve Kerim hatch kapağının bir ucundan tutup çektiler. Kapak çok zorlanmadan açıldı. Açıldığı gibi keskin bir küf kokusu ve puslu bir duman bulutu belirdi. Yakınındakiler anında ağızlarını kapatıp öksürmeye başladılar.

Gerçekten kötü kokuyordu.

İçerisi kapkaranlıktı. Sadece güneşin ulaştığı bir yer görünüyordu. Mert kafasını biraz eğdi. Ayaz da  1 metrekarelik kapağa bakmaya çalıştı. Fakat sadece tozlu tahtaya benzer bir şey hayal meyal görünüyordu. Kerim, kapak açıldığı gibi geri çekilmişti. Mert, diğerlerine bakmadan, "Ayaz," dedi. "Burada kal. İçeri gireceğim."

Ayaz denildiği gibi yaptı. Ancak duyguları buna izin vermek istemiyordu. Ya orası daha kötü bir yerse... Abisini kaybetme riski taşıyan bir yer olmak için en büyük adaydı burası. Sanki kapağın diğer tarafı bilinmezliklerle dolu bambaşka bir aleme açılıyordu. "Abi, bende gelebilir miyim?" dedi. Kelimeleri o kadar içtenlikle söyledi ki abisi ona dönüp baktı.

"Tamam, ama yanımdan ayrılma."

Ayaz baş salladı.

O da merdivenlerden aşağıya indi. Artık ikisi de kapağın alt tarafında idiler.

Karanlığa alışmak zor olmadı. Ancak hiçbir şeyin görünür olmaması berenarı gerginlik atmosferi yaratıyordu. Tıpkı o geceki gibi birinin üstlerine atlayacak diye ödü kopuyordu Ayaz'ın. Mert'e bakmak istedi fakat karanlık bu eyleme izin vermedi. Her şeyi yalayıp yutmuş gibiydi.

Mert eliyle bir yerleri kontrol ediyordu. Ayaz da ona bakarak nispeten aynısını yapmak suretiyle harekete geçti.

Eline ilk kıvrımlı bir köşe denk geldi. Yavaş yavaş elini gezdirince biraz yağlı ve kaygan olduğu düşüncesine varmak zor olmadı. İkinci elini de bu işe dahil etti. Bir masa olduğu her halükarda anlaşılabilirdi. Masanın üst tarafına ellerini koyunca çürük meyveleri hissetti. Elinde yumuşak ve yapış yapış şeyler geldi. Kusmamak için sebep yoktu fakat kendisini tuttu. Elini başka tarafa kaydırınca plastik bir kutuya denk geldi. Elektronik bir cihazdı. Acaba elektrik olsa bile çalışabilir miydi?

Düğmeyi buldu ve hiç düşünmeden bastı. Işık, defaten odayı loşlukla bezedi. Mert, şaşkınlıkla döndü. Işığı Ayaz'ın yaktığını görünce onaylarcasına başını salladı ve bu sefer Kerim ve Deniz'i aşağıya çağırdı.

Kerim ürkek ürkek inse de Deniz cesaretle merdivenlerden indi. Onlarda ışığı görünce sanki uzun zamandır görmemiş gibi şaşırarak ampule baktılar. Ayaz onları bırakıp bazı yerleri karıştırmaya başladı. Çok ama çok eski şeyler bulunuyordu burada. Hatta toz bulutları bir çeşit sis izlenimi veriyordu insana. Ayaz eliyle sisi kovaladı. Bir adet koltuk vardı. Kitaplar ve bir fiskos sehpa. Zemin, tahta olduğu için sürekli gıcırtı çıkarıyordu. Duvarlar çok belli olmasa da ışığın yansımasından kahverengi olduğu görülebiliyordu. Fakat bazı yerleri yırtılmıştı, bir kısmı delik delik, bir kısmı da sanki upuzun pençeleri olan bir şey tutup çekmiş gibi. Ayaz'ın içine bir ürperme gelmedi değildi.

Birkaç tane mektup buldu. Üzerinde el yazısıyla yazılmış ve çabukça yazılmış bir yazı vardı. Üzerinde damlamış halde bulunan mürekkepler de bu durumu tasdikler nitelikteydi. Ayaz mektubu açmak için mücadele verdi fakat kağıt, çoktan eklembacaklılar tarafından kemirilmişti. Sadece birkaç adet silik yazılar görünebiliyordu. Ayaz, okumaya çalıştı:

"Her taraf... Buradalar... Tehlikeliler... Ve... Ölümcül"

 Ayaz bunları anlam şöhreti ile taçlandıramasa da beyninde uyandırdığı manalar acizdi. Mektubu koltuğa doğru fırlattı. Bir iki adet toz bulutu yükseldi ve tekrar eski haline inkılap etti. 

Sessizliğin KeşmekeşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin